Gerçek kaplama  banyo  reçeteleri ve uygulamalarına başlamadan önce kaplama banyolarının  kontrolü  hakkında bazı bilgiler öğrenmeniz gereklidir. Eğer deneyimli bir kaplama   teknisyeni olmak istiyorsanız bu konuda bilgi sahibi olmanız sizin için  hayati  derecede önem taşımaktadır. Çünkü eğer kaplama banyosunun nasıl kontrol  edileceğini bilirseniz, kaplama işinin de başarılı bir şekilde ve kalıcı  biçimde  sürdürüleceğini de bilirsiniz. Bu son cümle önemlidir çünkü iyi bir  kaplamacının  en önemli özelliğidir. Bir kaplama banyosu için talimatlara uyarak  gerekli  karışımı hazırlamak ve birkaç gün boyunca başarılı bir şekilde  çalıştırmak çok  da zor bir iş değildir. Fakat bu işlemin başarılı şekilde  sürdürülebilmesini  sağlamak o kadar kolay değildir. Kaplama banyosunun nasıl kontrol  edileceğini  bilmeden bu yapılamaz.
   Kaplama  banyosunun  kontrolü demek, bütün faktörlerin gereken çalışma değerleri içerisinde  tutulmasını sağlamak demektir.
   Peki bunu  yapabilmek  için eğitimli bir kimyager veya mühendis olmak gerekli midir? Hayır,  gerekli  olan ilk şey düşünerek ve anlayarak kaplama yapabilme özelliğine  sahip  olmaktır. Diğer gereklilikler ise kontrol yöntemleri hakkında temel  bilgi sahibi  olmak ve bunları yerine getirebilmektir.
   Bu derste kaplama   banyosu kontrolünde gerekli olan en önemli prensipleri ele alacak,  bunların  arkasındaki gerçekleri düşünecek ve anlayacağız. Yanlış anlamayın  sizi  kimyager yapmaya çalışmıyoruz. Biraz önce de ifade edildiği gibi iyi bir   kaplamacı olmak için kimyager olmanız gerekmiyor. Bu derste yapmaya  çalıştığımız  şey size bazı temel bilgiler vermek, bunlar üzerinde düşünmenizi ve  anlamanızı  sağlamak, böylece herhangi bir kaplama banyosu talimatında verilmiş olan   değerleri kontrol edebilme ve sürdürebilme yeteneği kazandırmaktır. Bu  size  fabrikanızda veya imalathanenizde kimyager varsa onunla aynı teknik dili  konuşma  imkanı da verecektir. Bunun size daima büyük fayda sağladığını  göreceksiniz.  Tabi ki analitik kontrol yöntemleri hakkında daha çok bilgi edinmek ve  inceliklerini öğrenmek isteyeceksiniz. Bunun için dersin sonunda  verilmiş olan  referans kitapları inceleyebilirsiniz. Fakat daima asıl amacınızı  gerçekleştirmeye, nitelikli bir kaplamacı olmaya (neyi niçin  yaptığınızı  bilerek kaplamacılık yapmaya) odaklanın.
   Şimdi bir kaplama   banyosunu başarılı şekilde kontrol edebilmek için gerekli olan şeyleri  ele  almaya başlayabiliriz.
  KATOT FİLMİ  (TABAKASI)  ÇOK ÖNEMLİDİR
   Bir kaplama  banyosuna  akım verildikten bir veya iki dakika sonra katotta ince bir çözelti  tabakası  oluşur. Bu çözelti tabakasının bileşimi banyonun içeriğinden epeyce  farklıdır ve katot filmi, bazen de katot difüzyon filmi olarak  adlandırılır. Bu  film tabakasının kalınlığı kaplama şartlarına bağlı olarak 0,05 cm. ile  0,0001  cm. arasında değişir. Oluşan bu film tabakası kaplama banyosundaki en  önemli  şeydir. Peki neden? Çünkü malzemenin üzerine kaplanacak her metal  atomu bu  film tabakasının içinden geçmek zorundadır. Bir anlamda doğmadan  önce anne  karnındaki bebeği besleyen plasenta tabakasıyla aynı işi görür. Bu filmi  doğru  şekilde beslerseniz her zaman mükemmel kaplama sonucu elde edersiniz.
   Banyoda kaplanan  malzemenin yapısı ve görünüşü esasen bu film tabakasının fiziksel,  kimyasal ve  elektriksel koşullarına bağlıdır.
   Bu notada şu soru   aklınıza gelebilir: Bu film tabakası neden oluşur? Bunun cevabını  vermeden önce  aşağıdaki deneyi gerçekleştirmenizi istiyorum. Lütfen doğru şekilde  yapmaya özen  gösterin.
   DENEY 1 :  Düz, gümüş bir bıçağı (çelik mutfak bıçağı da olabilir) su ayrılma  testi  ile temiz olduğu görülünceye kadar sıcak su ve sabunla temizleyin. Suda  bir süre  çalkalayarak durulayın. Şimdi bıçağı süt dolu bir bardağa daldırın,  biraz  karıştırın, sonra bıçağı hızla ve sallamadan bardaktan çıkarın. Bıçağın  üzerindeki süt tabakasına dikkat edin. Bıçağa yandan bakarak üzerindeki  süt  tabakasının kalınlığını göz kararı tahmin etmeye çalışın. Bıçağı aynı  şekilde  tekrar temizleyin. Şimdi sıvı bala daldırın. önceki gibi geri çıkarın  (mümkün  olduğunca ilk seferindeki ile aynı hızda çıkarmaya çalışın). Bıçağın  üzerinde  kalan bal tabakasına dikkat edin. Göz kararı kalınlığını tahmin etmeye  çalışın.  Hangi akışkanın artığı daha kalındı?
   Bu basit deney  uygulamanın yapılışına göre değişik sonuçlar verebilir. Eğer doğru  şekilde  yapmışsanız iki önemli gerçeğin farkına varacaksınız :
 1.       Metal yüzeyine ince bir akışkan tabakası yapışır.
  2.       Bu tabanın kalınlığı sıvının akışkanlık derecesine (viskozite1,   lüzucet, sıvının akmaya karşı gösterdiği direnç) bağlıdır.
   Bunlardan ilki en  önemli  olanıdır. Akışkandan (sıvıdan) bıçağı 60 cm/dakika hızla çıkardığınızı  farzedelim. Bu bir anlamda akışkanın bıçağın üzerinden 60 cm/dakika  hızla  hareket etmesi olarak da düşünülebilir. Öte yandan bıçağın üzerinde  hareket  etmeyen, bıçağa yapışan ince bir akışkan tabakası da vardır. Aslında bu  akışkan  tabakasının hareketsiz kaldığı açıkça anlaşılabilmektedir. Çünkü eğer  bıçağın  üzerinde hareket edebilseydi bıçak temiz olarak dışarı çıkmalıydı. Bunun  anlamı  eğer bir akışkana daldırılmış temiz bir metal yüzey üzerindeki akışkan  hareket  ederse, metalin yüzeyinde hareket etmeyen, yüzeye yapışan ince bir  akışkan  tabakası daima oluşacaktır. Bu film tabakası tıpkı korsenin vücudu  sarması ve  sıkması gibi metale sıkıca yapışır. Hareket etmez veya çok az miktar  hareket  eder.
   İkincisinin önemi  ise  şuradan kaynaklanır: Akışkan ne kadar “kalın” ise metal yüzeyinde oluşan  film  tabakası da o kadar kalın olur. Bunu sakın aklınızdan çıkarmayın.
   Şimdi sebeplere  bir göz  atalım. Bıçağın metal kısmı gibi herhangi katı bir yüzeyin üzerinden  akışkan  akarken, yüzeye doğrudan temas eden akışkan hareket etmez Çünkü sıvı  molekülleri  ile metal atomları arasında şiddetli bir çekim kuvveti2  vardır. Yine  de hareket etmeyen bu ince sıvı tabakasının hareketli sıvıyla temas eden   kısımlarına etki eden çekim kuvveti daha zayıf olduğundan bu kısımlar  çok az da  olsa hareket eder. Tabi ki burada aynı zamanda sıvı molekülleri  arasındaki çekim  kuvvetinin de etkisi vardır ve hareket eden sıvı molekülleri komşu  tabakadaki  molekülleri de, daha yavaş bir hızla da olsa birlikte sürükler. Buna  neden olan  şey viskozite olarak adlandırdığımız sürtünme etkisidir ve  akışkanlar  mekaniğinde bu tabakadan sınır tabakası olarak bahsedilir.
     Bu çeşit (bir  akışkan  tabakasının diğer bir akışkan tabakası üzerinde kaydığı) hareket veya  akış  Tabakalı Akış (Laminar Akış) olarak adlandırılır.3  Pürüzsüz  yüzeylerin üzerinden akan sıvıların akışı da bu şekildedir. Örneğin bir  borunun  içerisinden akmakta olan akışkanın hızı düşükse bu akış tabakalı olur  (Şekil 1).  Borunun merkezindeki sıvı daha hızlı akarken, boru cidarına daha yakın  akmakta  olan sıvı daha yavaş hareket eder.
      Daha fazla enerji   verilerek (mesela daha büyük pompa kullanılarak) akışkanın hızı  artırıldığında,  katı yüzeye bitişik olan durgun, tabakalı katman incelir ve akışkanın  orta  kısımlarındaki akış artık tabakalı değil türbülanslı bir  hal alır.4   Akış şiddetli  (aşırı  türbülanslı) hale gelse dahi ince bir tabakalı (laminar) akış katmanı  tamamıyla  yok olmaz. Neredeyse gözden kaybolacak kadar incelir fakat tamamen  ortadan  kalkmaz. Metal-sıvı ara yüzeyinde (sınırında) sıvıyı itmeye yetecek  derecede  çekim kuvveti daima vardır.
   Bu noktada şöyle  bir  soru aklınıza gelmiş olabilir: Karıştırma uygulanmayan ve içindeki sıvı  hareket  etmeyen bir kaplama banyosunda bu film tabakası neden oluşur? Bunun  yanıtı  şudur: Bir kaplama banyosundaki sıvı karıştırma uygulanmasa dahi  hareket  halindedir. Akışkan katot yüzeyini yalayarak yukarı yükselir (anot  yüzeyini  yalayarak aşağıya doğru hareket eder), yani hareketsiz bir banyodan  ancak akım  açıldıktan bir ya da iki dakika sonra söz edilebilir. Az sonra  bahsedeceğimiz  konveksiyon (ısı yayılması) olayı ile bunu daha iyi anlayacaksınız.
   Şimdi diğer  soruya  geçelim. Bu film neden katot difüzyon filmi olarak adlandırılır?  Bir kez  daha önce basit bir deney yapmanızı isteyeceğim.
   DENEY 2 :  100 ml.lik mezüre   (dereceli silindir, bulamazsanız ince ve uzun bir su bardağına) dibini  kaplamaya  yetecek miktarda  bakır sülfat kristali koyun. Silindirin veya bardağın  cidarından yavaşça akıtarak, dibindeki kristal tabakasını bozmadan soğuk  su  doldurun. Suyu doldurur doldurmaz zamanı not edin. Şimdi kristalin  üzerinde mavi  renkli bir tabaka oluşmasını bekleyin. Mavi renkli tabaka ile temiz su  arasında  ara yüzey (sınır tabaka) oluşma zamanını kaydedin. Kristalin üzerinden  1/2 cm.  yükselmesi ne kadar süre aldı? Peki 1 cm.yükselmesi? 2 cm.? Deneyi sıcak  su (60  – 70 °C) ile tekrarlayın. Daha sonra da cam veya plastik karıştırma  çubuğu ile  karıştırma yaparak tekrarlayın. Sıcaklığın etkisi nasıldır?  Karıştırmanın etkisi  nasıldır? 
   Yapmış olduğunuz  bu  deney difüzyon (yayınma) işlemine anlaşılır bir örnek teşkil eder. Bir  sıvıda  yoğunluk (konsantrasyon) farkı varsa bu olay (difüzyon)  meydana  gelir. Mavi renk ile görülen bakır iyonları doğal bir işlem olarak çok  yoğun  oldukları bölgeden az yoğun oldukları bölgeye doğru yayınırlar. Bu  işlemin  yürümesini sağlayan kuvvet yoğunluk farkı, daha doğru bir deyişle serbest   enerji farkıdır.5
 Konsantre çözelti  saf  suya göre daha yüksek kimyasal serbest enerjiye sahiptir ve doğası  gereği bu  farkı azaltacak şekilde davranır (suyun birim hacmindeki serbest  enerjiyi  minimize eder).
   Bakır sülfat  çözeltinin  içine düzgün olarak tamamen yayıldığında serbest enerji alabileceği  minimum  değere inmiş demektir. Difüzyon işlemi bu şekilde gerçekleşir. Bu  nedenle bakır  iyonları yerçekiminin tersine yukarıya doğru hareket eder.
   Şimdi biraz önce  sormuş  olduğumuz “Neden katot difüzyon filmi olarak adlandırılır?” sorusunu  cevaplayalım. Cevabı şaşırtıcı bulabilirsiniz.
   Yapılmış olan  deneylerden elde edilmiş sonuçlar göstermiştir ki,6 kaplama  banyosuna  enerji verilir verilmez, daha saniyenin milyonda biri kadar dahi bir  süre  geçmeden metal kaplanmaya başlanır. Yani katodun yakınındaki metal  iyonları  çabucak kullanılırlar. Şimdi Faraday Kanunu’ na göre çok miktarda  atom  kaplanmış ve birkaç coulomb elektrik geçmiş olur.7 Bu nedenle  zaman  ilerledikçe katottaki işlemin devam edebilmesi için katotta her an belli  bir  miktar iyona ihtiyaç duyulur. Metal ile çözeltinin ara yüzeyindeki metal   iyonları konsantrasyonunun çözeltinin normal kısımlarına oranla  azalacağını  anlamak çok da güç değildir. Diğer bir deyişle konsantrasyon farkı akım  geçişinden kaynaklanır.
   Tahmin  edilebileceği  üzere konsantrasyon farkı doğrudan doğruya Faraday Kanunu’ nun  gerektirdiği bazı  iyonların difüzyon işlemini başlatır.
 Bununla birlikte  konsantrasyon farkının keskin olmamasına dikkat edin. Çözeltinin asıl  hacminden  ara yüzeye doğru gidildikçe metal konsantrasyonunun yavaş yavaş azaldığı  Şekil  3’ te şematik olarak gösterilmiştir. Bu durum daha önce yaptığınız  deneyde bakır  sülfat yüzeyinde oluşan koyu mavi renkli sıvı tabakasının temiz suya  doğru  gidildikçe renginin açılmasına benzer.
  İşte bu nedenle  katot  filmi katot difüzyon filmi olarak adlandırılır.8 Bu  konuyu  daha derinlemesine inceleyelim.
  1. Ders’ te  elektrikli  kaplama konusunu incelerken metalin anotta çözündüğünü (çözünebilir anot   kullanıldığı takdirde) ve katotta kaplandığını görmüştük. Yani  elektrokaplama  aslında kütle transferi ile yapılan bir işlemdir de denilebilir. Metal  atomu  içeren madde anottan katoda transfer edilmektedir.
   Madde üç yöntem  kullanılarak transfer edilebilir.
  1.       Elektrikle taşıma
  2.       Konveksiyon
  3.       Yayınma (difüzyon)
   Elektrikle Taşıma,  veya sürüklenmede eksi elektrikle (negatif) yüklü katot ile artı  elektrikle  (pozitif) yüklü anot arasındaki çekim kuvvetinden dolayı artı yüklü  metal  iyonları (katyon = katoda giden) ve hidrojen (H+), sodyum (Na+),   potasyum (K+) gibi diğer katyon katoda taşınır fakat (sıradan  asitli  bakır banyosu ile çalıştığımızı farzedersek) bakır iyonlarının taşınması   gerekmedikçe bunlar taşınmazlar. Bunun anlamı, eğer akım yoğunluğu çok  düşükse  bu iyonlar yeterli hıza ulaşamazlar.9 Bu durum özellikle  büyük  miktarlarda iletken tuz veya asit içeren banyolar için, örneğin bir  bakır sülfat  banyosu için doğrudur.10 Eğer çözeltiden geçen akımın çoğu  başka  iyonlar tarafından taşınıyorsa, metal iyonlarından çok bu iyonlar katoda   taşınacaktır. Bu sebeple modern yüksek hızlı kaplama banyolarında,  gerekli olan  iletken tuz veya asit miktarını azaltmak için çok yüksek konsantrasyonlu  metal  tuzları kullanılır. Böylece maksimum sayıda metal iyonunun elektrikle  taşınması  sağlanmış olur.
   Bununla birlikte  bu  iyonlar için verilmiş olan hız aralıklarından görebileceğiniz üzere9   bu numara dahi yeterli değildir. Neyse ki diğer iki madde taşıma yöntemi   yardımcı olur.
   Konveksiyon,  akışkan (sıvı veya gaz) katmanlarını göreceli olarak hareket ettirmek  suretiyle  karıştırma veya sirkülasyona verilen isimdir.
  Doğal konveksiyon,  sıvı veya gaz katmanları arasında yoğunluk (birim hacimdeki madde  miktarı) farkı  olduğu takdirde ortaya çıkar. Bunu gözünüzde canlandırabilmeniz için  şömine  bacası örnek olarak verilebilir. Şömine yakıldığında bacanın içindeki  soğuk hava  ısınır, hafifler (genleştiğinden yoğunluğu azalır) ve sıcak hava sütunu  halinde  bacanın ağzına doğru yükselir. Bu esnada bacanın ağzından bir soğuk hava  sütunu  da içeri girer ve daha ağır olduğundan aşağıya inerek odaya dolar. Bu  olay  şömine yandığı sürece sürüp gider. Şöminede ateş yakarak ışınım yoluyla  elde  edilen ısının çoğu bacadan dışarı gider. Doğal konveksiyonda bu devir  sıvının  yerçekimi kuvveti etkisiyle sirkülasyonu ile meydana gelir.
   Şimdi bir kaplama   banyosu düşünelim. Katodunda sıvıya göre göreceli olarak ağır metal  iyonları  birikir. Yani çözeltinin katoda yakın yerleri (metal iyonları  bakımından)  seyrelmekte ve bu nedenle katoda yaklaştıkça  banyo çözeltisinin  yoğunluğu  azaldığından çözelti yukarı yükselmektedir. Anotta ise çözeltiye ağır  metal  iyonları verilmekte, bu nedenle anot etrafındaki çözelti aşağıya doğru  inmektedir.
  Cebri (zorlamalı)   konveksiyonda  kaplanan malzemenin etrafındaki sıvıyı hareket ettirmek için dışarıdan  bir  enerji kaynağı kullanılır. Enerji kaynağı pompalama, hava püskürtme,  döndürme  veya diğer hareket türlerini oluşturmak için, ya da sıvının periyodik  olarak  titreştirilmesi (ses dalgaları) için kullanılarak katı yüzeyle sıvı  arasında  göreceli bir hareket oluşmasını sağlar. bu yolla çok daha kuvvetli  sirkülasyon  sağlanır.
  Sıvı  katmanlarından  birinin katman üzerinden birbirine karışmadan akmasını sağlayarak  konveksiyon  yapılırsa, daha önceden bildiğiniz gibi bu akışa laminar akış  (tabaka  akışı) denir. Konveksiyon sıvı katmanları arasındaki rastgele değişimden   kaynaklanırsa, bu durumdaki akışa türbülanslı akış denir. Sıvının  yüzeye  göre göreceli hareketi hızlandıkça laminar akış türbülanslı akış haline  döner.11  Burada akışın biçimi önemli değildir, bu maddenin bir yerden başka bir  yere  nakledilmesinin bir yoludur.
  Yayınma  (difüzyon),  madde parçacıklarının (kaplamacılıkta bunlar banyo çözeltisindeki  iyonlardır)  konsantrasyon farkından dolayı (serbest enerjideki farklılık) bir yerden  başka  bir yere hareket etmeleridir. Elektrikle taşıma da aslında zıt elektrik  yüklerinin birbirini çekmesinden kaynaklanan bir difüzyon şeklidir.
   Öyleyse  elektrikle  kaplama işlemi aslında bir kütle nakletme işlemidir. Elektriksel göç  ve konveksiyon metal iyonlarını katoda doğru hareket ettirir.  Faraday  Kanunu’ nun gereği, elektriksel göç ve difüzyonla metal iyonları  tükenmiş film  tabakasından veya katmandan geçen iyonlar katoda ulaşır, yükün çoğu  difüzyonla  taşınır.
  Kaplama işlemi  esasen  difüzyonla tamamlanır. Daha önce de gördüğümüz üzere katoda temas eden  sıvı  tabakası durgundur, bu nedenle konveksiyon burada iş görmez ve  elektriksel göç  de yeteri derecede hızlı değildir.12
   Şekil 5’ te  sıradan bir  asitli bakır banyosunda iyonların elektriksel göç ve difüzyonla katot  filminden  nasıl geçtiği kabaca ifade edilmiştir.
   Yukarıda  anlatılanlardan  sonra, metal iyonlarının büyük çoğunluğunun katoda kaplanması işinde  elektriksel göç işleminin değil de elektriksel olmayan konveksiyon  ve difüzyon işlemlerinin rol oynadığını öğrenmek size muhtemelen  şaşırtıcı  gelmiştir.
   LİMİT AKIM  YOĞUNLUĞU
   Bir kaplama  banyosunun  akım yoğunluğu kademe kademe artırılacak olursa, farklı uygulamalarda  farklı  büyüklükte olmasına rağmen bütün uygulamalar için katottaki metal  iyonları  konsantrasyonunun sıfır olacağı bir akım yoğunluğu değeri vardır. Sebebi  ise, bu  değer aşıldıktan sonra kaplanan (akan) her metal iyonunun katot yüzeyine   olabildiğince çabuk ulaşmasıdır. Bu noktada konsantrasyon farkı (sürücü  kuvvet)  en büyük değerine ulaştığından difüzyon işlemi de verilen koşullar için  maksimum  hızına ulaşmıştır. Bu akım yoğunluğuna limit akım yoğunluğu  denir. Böyle  adlandırılmasının sebebi şudur: Artık akım yoğunluğu artırılsa bile  difüzyon  işlemi Faraday Kanunu’ nun gerektirdiği daha fazla miktarda metal  iyonunu ara  yüzeye ulaştıramayacak, eskisi gibi devam edecektir. Öyleyse bunun bir  sebebi  olmalıdır.
   Elektrik yükünü  nötralize etmek için artık yakınlarda bulunan uygun durumdaki iyonlar  (hidrojen  iyonu vb. gibi) taşımakta ve katoda bunlar kaplanmaktadır.13  
   Bu noktada  kaplama  genellikle yanık, pütürlü, tozlu ve arzu edilmeyen şekilde olmaya  başlar.  Genellikle denmesinin sebebi hidrojen ve metal iyonlarının (büyük  miktarlarda  olsa bile) dengeli biçimde kaplandığı bazı durumlarda kaplama yüzeyi  zarar  görmüş gibi görünmez. Bu gibi durumlar istisna teşkil eder.
  Katot difüzyon  tabakasındaki limit akım yoğunluğu sadece belli çalışma koşulları için  sabittir.14
  Sıradan bir   asitli  bakır sülfat banyosunu örnek verecek olursak, sağlıklı bir bakır kaplama  elde  etmek için en fazla 2,2 A/dm² akım yoğunluğu uygulamanız gerekir.  Banyodaki  bakır konsantrasyonunu artırırsanız akım yoğunluğunu 0,5–1 A/dm² daha  artırabirsiniz. Eğer sıcaklığı artırırsanız belki 1–2 A/dm² daha  yükseltebilirsiniz. Öte yandan çalışma düzeneğiniz kaplama çözeltisinin  katot  yüzeyini geçerken çok şiddetli hareket etmesine (yüksek türbülanslı  karıştırma)  elveriyor ise akım yoğunluğunu 50 hatta 100 A/dm² ye kadar yükseltebilir  ve hala  sağlıklı şekilde bakır kaplama elde edebilirsiniz.
   Bu örnek bizim  bildiğimiz çalışma değerlerini açık bir şekilde vermiş oldu. Çünkü bir  kaplamacı  olarak belli bir sürede istediğiniz kaplamayı elde etmek için (kurallara  uygun  geniş limitler içerisinde olmak şartıyla) katot filmindeki çalışma  koşullarını  ayarlayabilirsiniz. Modern kaplamacılıkta önemli olan elde edilen  kaplamanın  kalitesidir. Eğer nasıl yapılacağını biliyorsanız üretim süresini  kısaltmak için  tankları limit akım yoğunluğuna kadar çalıştırabilirsiniz.
  Şimdi katotta  neden film  tabakası oluştuğu ve bunun kaplamadaki öneminden, kaplama yapısı ve  görünümünü  belirleyen film tabakasının kalınlığı ile (bileşimin) hazırlanmasından  bahsedeceğiz. 
   KATOT FİLMİNİN  (TABAKASININ) KALINLIĞI
  Tahmin  edebileceğiniz  üzere katot filminin kalınlığını ölçmek çok zordur.15 Neyse  ki  ilgilenmemiz gereken şey gerçek kalınlık değil göreceli kalınlıktır.  Yeterli  kontrolü sağlamak istiyorsak film tabakasını kalınlaştıran veya incelten  etkinin  ne olduğunu bilmemiz gerekir. İlk olarak bu kalınlığı tanımlayalım.
  Filmin yapısı  gereği  kalınlık hatasız olarak tanımlanamaz (mesela bir dosya kağıdının  kalınlığı  yaklaşık 0,08 mm.dir diyebiliriz). Film değişik yapılarda birkaç  tabakadan  meydana gelmiştir. Bildiğimiz üzere tarafta metal-sıvı ara yüzeyi  bulunmaktadır,  peki öbür tarafta? Başka deyişle banyonun asıl bileşimine ulaşmak için  ne kadar  gitmemiz gerekir?16 Şekil 6’ ya bakarak ne denmek istendiğini   anlayabilirsiniz. Bu zorluğun üstesinden gelmek için kalınlığı tamamen  keyfi bir  yolla, şekilde gösterilmiş olan iki düz çizginin arasını eşdeğer  kalınlık kabul  ederek tanımlarız.
  Bu yolla  tanımlanmış  olan katot tabakası kalınlığı karıştırmaya (ajitasyon), sıcaklığa, akım  yoğunluğuna ve bileşime bağlıdır.
  Buna bağlı olarak   aklınıza gelmiş olabilecek önemli bir sorunun cevabını verelim: Film  kalınlıklarındaki farklılığın sebebi nedir? Direnç farkı ve süreye bağlı  olarak  kalınlık değişir.
  Filmi banyo  çözeltisi  ile kaplanan metal yüzeyi arasındaki bir engel olarak düşünebilirsiniz.  Bir  manada engeldir çünkü içinde metal iyonlarının katot yüzeyine ulaşmadan  önce  aralarından kendine yol açarak geçmesi gerekli olan şeyler vardır. Eğer  2. Ders’  te bu iyonlar hakkında anlatılanları hatırlamayacak olursanız  şaşıracağınız bir  şey daha söyleyelim: Engeli geçen metal iyonları yalnız değildir.  Aslında  kaplama çözeltisinin hiçbir yerinde yalnız değildir.
   Etrafında üzerine  tutkal  gibi yapışmış su moleküllerinden oluşan bir zırh vardır. Bunun nedeni  Şekil 7’  den kolayca anlaşılabilir. Metal iyonu pozitif yüklüdür. Etrafındaki su  moleküllerinin elektriksel olarak nötr olduğu söylenebilir, geometrik  açıdan ele  alındığında ise çubuk mıknatıs gibi (N) Kuzey Kutbu ve (S) Güney Kutbu’  na  sahiptir. Bu nedenle su molekülünün eksi yüklü tarafına artı yüklü metal  iyonu  bağlanır. Metal iyonu ile su molekülünün bu bileşimine sulu (hidratlı)  metal  iyonu denir. Kaplama banyosundaki tüm metal iyonları17 sulu  (hidrat)  metal iyonu şeklindedir.
           Sulu metal  iyonunun  etrafındaki su moleküllerinden oluşmuş zırh, güçlü elektriksel itme  kuvvetleriyle karşılaşacağı ve metal iyonundan uzaklaştırılacağı katot  yüzeyine  ulaşana kadar iyonun etrafını çevirmiştir. O nedenle çıplak metal  iyonuna göre  daha hacimli olan sulu metal iyonunun difüzyon filmi engelini geçmesi  gerekmektedir. Yolu tıkayan bu filmin yapısında aşağıdaki bileşenler  bulunur:   1.       Su molekülleriyle çevrilmiş katyonlar, örneğin hidrojen ve diğer  metal  katyonları katoda yapışırlar fakat limit akım yoğunluğuna ulaşılana dek  ayrılmazlar.
  2.       Organik veya diğer iyonize olmamış moleküller emilim (adsorbsiyon)18   olarak bilinen bir işlemle katoda çekilirler.
  3.       Anyonlar.
   Katot filminde  anyonlarla (negatif yüklü iyonlar) karşılaşmak sizi hayrete düşürmüş  olabilir.  Katot filmindeki anyon konsantrasyonu banyo çözeltisindeki ile  karşılaştırıldığında oldukça düşük olmakla birlikte yine de orada  bulunmaktadırlar. Güçlü itme kuvvetleri19 yüzünden katoda  yerleşemezler fakat katoda doğru hareket ederler, çünkü difüzyon işlemi  katyonlara olduğu kadar onlara da etki eder (elektriksel olmayan bir  işlem  olduğunu hatırlarsınız). Katot yüzeyinde çok az sayıda anyon vardır,  çoğu banyo  çözeltisinde bulunur. Bu nedenle itme kuvvetinin etkisine rağmen katot  filmine  doğru hareket ederler. (Son deneyde yerçekimine yani karşı kuvvete  rağmen ters  yönde nasıl işlediğini görmüştünüz.) Bu durumda ise karşı kuvvet olan  elektriksel itme oldukça güçlü olduğundan çok fazla sayıda anyon katot  filmini  geçemez ve metale ulaşamaz.
   Banyo  çözeltisinde  katoda gitmeye eğiliminde sulu metal iyonları vardır. Metal yüzeyin ise  bu  iyonlara çok ihtiyacı vardır. Fakat katot filmini geçerken karşılarına  çıkan  engeldeki bazı maddeleri kenara itmek zorundadırlar.
   Metal iyonları  ince film  tabakasını daha kolay geçerler. Aynı zamanda ince film tabakasından  belirli bir  sürede daha fazla sayıda metal iyonu geçer, yani Faraday Kanunu’ nun  gereksinimi  limit akım yoğunluğu aşılmadığı sürece yerine getirilmektedir.
   Tüm bunlar Ohm  Kanunu  ile tamamen aynı doğrultudadır. Ohm Kanunu’ nda, bizim akım olarak  adlandırdığımız elektrik yüklerinin akışı, gerilim (voltaj, E) ile doğru  ve  direnç (uzunluk, kesit alanı ve malzemenin özelliklerine bağlı, R) ile  ters  orantılı olarak değişir.
    (1)             I = E / R
   Difüzyon  işleminde akış  veya birim zamanda akan iyon sayısı J = (D .  ΔC)  / d  dır.  Burada,
  J     : İyon akışı,
  ΔC  : Konsantrasyonun eğimi (farkı),
  D    : Difüzyon sabiti olarak bilinen malzeme özelliği,
  d   : Film kalınlığıdır. Karşılıklı koyarsak,
   Difüzyon  Kanunu                                                                        Ohm Kanunu
   J’ nin büyüklüğü   ΔC  / d  ’ ya bağlıdır.                                              I’ nın büyüklüğü  E  / R ’ ye  bağlıdır.
   1. Ders’ te  vermiş  olduğumuz temel prensibe geri döner.
   Akış Hızı = Sürüş   Kuvveti / Direnç
 ÖRNEK 1   :  Bir bakır kaplama   banyosunda belirli çalışma koşullarında çalışılmaktadır. (Katot filmi  kalınlığı  yaklaşık 0,01 cm., birim zamanda birim katot yüzeyine ulaşan bakır iyonu  sayısı  ise 1012 dir.) Tüm diğer faktörler sabit tutularak,  karıştırma  uygulamak suretiyle katot film kalınlığı 0,005 cm.ye indiriliyor. Bakır  iyon  akışı şimdi ne olmuştur?
  Çözüm                   : J =  [(0,01) /  (0,005)] x 1012 = 2 x 1012    Akış iki katına  çıkmıştır.
   Buradan film  kalınlığının neden çok önemli olduğu anlaşılır. Şimdi film kalınlığının  nasıl  kontrol edilebileceği üzerinde düşünelim. Genel olarak söylemek  gerekirse,
  1.       Sıcaklığın artırılması filmi inceltir.
  2.       Karıştırma hızının artırılması filmi inceltir.
  3.       Akım yoğunluğunun artırılması filmi inceltir.
  4.       Metal iyon konsantrasyonunun artırılması filmi inceltir.
  5.       Diğer tuzlardan eklenmesi filmi kalınlaştırabilir.
   Sıcaklığı  artırmak filmi  inceltir, çünkü kaplama çözeltisini inceltir ve böylece çözeltinin  viskozitesini  düşürür.20 İlk yaptığınız deneyde viskozitesi yüksek  sıvıların (bal)  daha düşük viskoziteli sıvılara (süt) göre daha kalın film tabakası  oluşturduğunu gördünüz.
   Burada filmin  incelmesine eşdeğer ikinci bir etki daha vardır. Çözeltinin ısıtılması  iyonların  daha hızlı hareket etmesine neden olur. Böylece difüzyon filmine doğru  hızları  artar. Eğer önceki hızlarını değişmemiş gibi düşünürsek bu durum filmin  incelmesine eşdeğerdir.
   Karıştırma  hızının  artırılması fiziksel süpürme etkisi nedeniyle film tabakasını inceltir.  Gittikçe  artan hızlanmanın durgun tabakayı uzağa doğru hareketlendireceği  açıktır. Tabi  ki günlük uygulamada herşey kuvvetler arasındaki dengeye dayanır. Metal  yüzeyindeki sıvı moleküllerini bir arada tutmaya çalışan bir çekim  kuvveti  vardır. Aynı zamanda molekülleri yüzeyden itmeye çalışan bir karşıt  kuvvet de  vardır. İtme kuvveti artırılırsa yüzeye yapışmış olan tabaka incelir.  İtme  kuvveti ne kadar büyük olursa olsun çok ince bir durgun tabaka mutlaka  kalır.21
   Bu etki iki  mislidir.  Çünkü sadece durgun tabaka incelmiş olmaz, durgun tabakayla çözeltinin  ara  yüzeyindeki metal iyon konsantrasyonu da daha iyi karıştırma dolayısıyla  biraz  yükselir. Bu da difüzyon işlemi için sürücü kuvvetinin (ΔC)  biraz artmasına neden olur.
   Katot filminin  doğası ve  kaplamanın yapısı göz önüne alındığında akım yoğunluğunun etkisi daha  karmaşıktır. Fakat genelde akım yoğunluğunun artırılmasının (bir noktaya  kadar)  filmi inceltmekle aynı etkiyi yapacağını söyleyebiliriz. Bunun nedenini  şöyle  açıklayabiliriz: Akım yoğunluğu yükseltildiğinde (limit akım yoğunluğuna   ulaşılmadığını varsayarsak) katotta daha fazla metal iyonu talebi olur  ve  katotta konsantrasyon düşmeye başlar. Bu nedenle filmin konsantrasyon  farkı  yükselir ve difüzyon işlemi hızlanır. Eğer  ΔC’  yi yükseltirsek J akışı artar, bu orijinal konsantrasyon farkını  kullanarak film  kalınlığının (μ)   azalmasıyla aşağı yukarı aynıdır. Bu tabi ki basitleştirilmiş bir  yaklaşımdır  fakat size bir fikir verir.
  Metal iyonları  konsantrasyonun artırılması filmin inceltilmesiyle eşdeğerdir. Burada  eşdeğer  kelimesini kullandığımıza dikkat edin. Çözeltide daha fazla madde  çözülmüş  olacağı ve dolayısıyla viskozite artacağından, metal iyonları  konsantrasyonunun  artırmak filmin fiziksel kalınlığını çok az artırabilir. Fakat  viskozitedeki bu  çok az artış metal iyonlarının artmasıyla telafi edilir. Difüzyon  işleminin  konsantrasyon farkıyla işletildiğini aklınızda tutun. Katot yüzeyi ile  filmin  diğer yüzeyindeki banyo çözeltisi arasındaki konsantrasyon farkını  artırarak  yaptığınız işlem, önceden 1 Ohm’ luk dirence 3 Volt’ luk pil bağlı iken,  direnci  1,1 Ohm’ a çıkarıp 6 Volt’ luk pil bağlanmakla aynıdır. Üç Volt’ luk pil  ile  devreden 3/1 = 3 Amper akmakta iken, 6 Volt’ luk pil ile 6/1,1 = 5,45  Amper akım  akar. Bu üstünkörü yapılmış bir benzetmedir fakat size bir fikir  verebilir. Eğer  film kalınlığını bu örnekteki direnç yerine düşünürseniz, 3 Voltluk  durumda  direnç 0,55 ohm olmalıdır (3/0,55 = 5,45 Amper akması için).
  Diğer tuzların  veya  bileşiklerin konsantrasyonunun artırılması genellikle filmi  kalınlaştırır veya  tam tersi etki eder! Bunun sebebi olarak; bazı maddeler kaplama  çözeltisine  eklendiğinde viskoziteyi ve dolayısıyla katot (ya da anot) filminin  kalınlığını  çok fazla yükseltirler diyebiliriz. Örneğin 15. Ders’ te ele alacağımız  gibi  elektropolisajda, gliserin gibi bazı maddelerin elektropolisajın  yapıldığı yer  olan anottaki viskoziteyi artırmak amacıyla elektrolite eklendiğini  göreceksiniz. Öte yandan bazı maddelerin kaplama çözeltisinin katot  yakınlarındaki viskozitesini önemli derecede düşürmesi de mümkündür.22   Eğer yaratıcı birisi iseniz ve üzerinde düşünürseniz bu yolla bir banyo  kimyasalı elde edebilirsiniz. Bu, çok yüksek akım yoğunluklarında,  böylece  önemli derecede hızlandırılmış olarak yapılan kaplama işlerinde  pürüzsüz,  sağlıklı bir kaplama elde etmenizde size yardımcı olacaktır. Bu çeşit  bir  buluşun patentini alabilir ve çok para kazanabilirsiniz.
   Artık kaplama  banyosu  kontrolünde en önemli şeyin neden katot filmi olduğunu anladınız. Bunu  takiben,  tıpkı gecenin gündüzü takip etmesi gibi şunu diyebiliriz:
    Eğer katot  tabakasında  aynı sabit koşullar her zaman sağlanabilirse, banyoda her zaman aynı  cins  kaplama elde edilecektir.
 Maalesef bu  yapılması  zor bir iştir. Bazı durumlarda yapılması mümkün olabilir. Çoğu  kaplamacı, hatta  kimyager ve mühendis bunu asla başaramaz. Fakat siz eğer ellerinizi  olduğu kadar  aklınızı da iyi kullanırsanız buna çok yaklaşabilirsiniz. Neye bağlı  olarak  değiştiği, neyin kontrol edilmesi gerektiğini anlamakla işe  başlamalısınız.  Üzerinde düşünülecek ilk şey sıcaklıktır.
   SICAKLIĞIN  KONTROLÜ
  Biraz önce ele  aldığımız  difüzyon deneyinde sıcaklığı artırmanın etkisinin ne olduğunu  görmüştünüz.  Difüzyon işlemi hızlanmıştı çünkü, ısı iyonların daha hızlı hareket  etmesine  neden olmuştu (burada hangi enerji kanunu geçerli olur?), ve aynı  zamanda  çözeltiyi “inceltmişti”. Bundan dolayı sıcaklıktaki değişim katot  filminin  değişmesine sebep olur. Öyle ise,
   Kaplama banyosu  sıcaklığının hemen hemen aynı kalması sağlanmalıdır.
  Bir kaplama  banyosunun  doğru çalışma sıcaklığı alışıldığı gibi çalıştırma şartnamesinde  verilir. Mesela  belli bir banyo için çalışma sıcaklığı 50  ▲ 3 °C olarak  verilmişse  bunun anlamı, banyonun ideal çalışma sıcaklığının 50 °C olduğu ve her  iki  tarafta 3 °C’ lik sıcaklık değişiminde de iyi sonuç elde edilebileceği  anlamına  gelir. Kaplama banyosunun sıcaklığı  termostatla kontrol edilerek bu iki  sınır  değer arasında kalması kolaylıkla sağlanabilir.
  Eğer gerçekten  tutarlı,  kontrollü sonuçlar elde etmek istiyorsanız sıcaklıktaki küçük  değişimlerin dahi  göründüğünden daha büyük etkiler yapabileceğini unutmayın. İyi bir  kaplama banyo  reçetesinin (özellikle kolay kullanım için üretilmiş tescilli  çözeltilerin)  yeterince geniş bir çalışma sıcaklığına izin vermesi gerektiği doğrudur  fakat  çok fazla sıcaklık değişimlerinde değişim çok güçlü olur. bundan dolayı  size ilk  tavsiyemiz şudur :
  1. Bir kaplama  banyosunda  her iki yönde de sıcaklık değişiminin 1 °C’ den fazla olmasına izin  vermeyin. (Eğer daha düşük tutabilirseniz daha iyi olur.)
   Bu sonuca  doğrudan  doğruya etki eder.
   Manuel kontrollü  ısıtma  sistemlerinde uniform kaplama elde edeceğinizi zannetmeyin.
   Modern kaplama  imalathanelerinde manuel kontrollü ısıtma sisteminin modası geçmiştir.  Bu  şekilde ısıtılan bir banyoda ne kadar dikkat ederseniz edin, bir  başkasının  yardımını dahi alsanız sıcaklığı sabit tutamazsınız. İsterseniz  deneyebilirsiniz. Bazen iyi sonuçlar elde etseniz de çoğu zaman elde  ettiğiniz  sonuçlar iyi olmayacaktır.
   Bu bizi bir başka  ilginç  noktaya götürür. Çoğu banyo için tavsiye edilen çalışma sıcaklığı oda  sıcaklığıdır.
  Peki oda  sıcaklığı  nedir? Bilmiyoruz. Kış aylarında soğuk bir Pazartesi günü 15 °C, yazın  çok sıcak  bir günde ise 35 °C olabilir. Buna rağmen çoğu kaplama banyosu için “oda   sıcaklığında” kaplama yapıldığı belirtilir. Çoğu kaplamacı ve  mühendis bunu  değişmez bir gerçek olarak kabul eder ve elde ettikleri kaplamanın neden  uniform  olmadığına şaşırırlar!
   2. Uniform  kaplama  elde etmek için oda sıcaklığında bir kaplama banyosunda sıcaklık sabit  tutulmalıdır. Banyo sıcaklığı belli bir değere23 (mesela  25 °C)  ayarlanmalıdır ve ne olursa olsun, çevre sıcaklığına bakılmaksızın bu  değerde  işletilmelidir.24
   Otomatik sıcaklık   kontrollü kaplama banyolarında banyonun her tarafındaki sıcaklığın aynı  (uniform)  olduğunu düşünmeyin. 
   3. Termostatla   kontrol edilen bir kaplama banyosunda dahi, banyonun her yerindeki  sıcaklık aynı  olmayabilir.
   Bu durum  özellikle  karıştırmanın her yerde aynı olarak yapılamadığı büyük kaplama  banyolarında  ortaya çıkar. Böylece banyodaki bazı yerlerin sıcaklığı diğer yerlerden  farklıdır. Bu sıcaklık farkı bir potansiyometreye bağlanmış termokuplu  banyoya  daldırarak kolayca kontrol edilebilir. Eğer bu kontrolde banyonun  değişik  yerleri arasındaki sıcaklık farkının 0,5 °C’ den fazla olduğu görülürse  karıştırma artırılmalı veya değiştirilmeli, ve/veya ısıtma tertibi  değiştirilmeli veya yeniden ayarlanmalıdır.
   Sıcaklık kontrolü   konusunu bitirmeden önce (ilerideki derslerde yeri geldikçe tekrar ele  alınacaktır) son olarak aşağıdaki durumu göz önüne alın.
   Bir kaplamacı  soğuk suda  henüz duruladığı büyük ve kalın bir metal parçayı 54 °C’ de çalışmakta  olan bir  krom banyosuna koyuyor. Birkaç dakika sonra donuk bir kaplama elde  ettiğini  görerek neden böyle olduğunu anlamaya çalışıyor. Çünkü kısa bir süre  önce aynı  yüzey alanına sahip, daha ince bir metal parça kaplamış ve mükemmel  sonuç  almıştır.
   Peki neden böyle  olmuştur? Büyük ve kalın parçanın banyo ile aynı sıcaklığa ulaşması için  birkaç  dakika geçmesi gerekir. Eğer kaplamaya hemen başlanmışsa doğru  sıcaklığın  altındaki bir sıcaklıkta kaplama yapılmış olur ve yanık kaplama elde  edilir.  İnce parça birkaç saniyede banyo ile aynı sıcaklığa ulaştığından,  kaplama  başladığında banyo ile aynı sıcaklıktadır ve iyi bir kaplama elde  edilir. Çoğu  kez krom kaplamacıların bu hatayı yaptığına şahit olursunuz. Bazen  oldukça çaba  sarf ederek elde ettikleri deneyimlerle ne yapmaları gerektiğini  öğrenmiş  olabilirler fakat neden böyle olduğunu tam olarak bilmedikçe duruma tam  anlamıyla hakim olunamaz. Böyle bir durumda çoğu kaplamacı sıcaklığı  eşitlemek  için kaplayacakları parçaları akım vermeden bir süre banyoda tutmayı  (tabi izin  verilen durumlarda)25 veya banyo ile aynı sıcaklıkta olan,  asidik  halde getirilmiş suya ön daldırma yapmayı düşünmezler. Sorunun banyoda  olduğunu  düşünürler.
   Şimdi üzerinde  düşünmemiz gereken bir diğer konu olan karıştırma kontrolüne geçelim.
   KARIŞTIRMA  KONTROLÜ
   Burada karıştırma   konusunu çok kısa bir özet olarak vereceğiz. Değişik kaplama  banyolarında ve  belli amaçlarla kullanımı tekrar ele alınacaktır. Örneğin, ileride  işleyeceğimiz  elektrikle şekil verme (electroforming) dersinde türbülanslı karıştırma  elde  etmek için çeşitli tekniklerin detaylarını ele alacağız.
   Normalde çoğu  kaplama  banyosunda karıştırma aşağıdaki yöntemlerden biriyle yapılır:
 1. Katot  hareketi,  yatay, düşey veya dönerek olabilir (en çok kullanılanı yatay  harekettir).
  2. Çözeltinin  içine  gaz üfleme (en çok hava kullanılır).
  3. Pervaneyle  karıştırma.
  4. Çözelti  pompalama.
  5. Ses veya  ultrasonik (ses üstü) titreşimler.
   Kaplama  banyosunda  karıştırma kullanmanın üç amacı vardır :
 1. Banyonun  her  yerindeki sıcaklığın aynı olmasını sağlamak.
  2. Zorlamalı  yayınma  yolu ile metal iyonlarını* kaplanacak malzemenin yüzeyine  getirmek.
  3. Katot  difüzyon  filminde biraz değişiklik yapmak.
   İlk amaçtan zaten   bahsetmiştik. İkinci ile devam edelim.
  (*Ayrıca diğer  iyonlar  ve moleküller için de geçerlidir.)
 Bakır kaplama  banyosu  benzeri sıradan bir kaplama banyosunda karıştırma kullanılmadığında,  doğal  konveksiyonun taze metal iyonlarının katoda getirmesine bel bağlamış  oluruz.  Kütle transferi konusunu ele alırken bu konu da kısaca anlatılmıştı. Bu  işlemin  nasıl meydana geldiği Şekil 8’ de gösterilmiştir.
  Bildiğiniz üzere  difüzyon tabakasında metal iyonları konsantrasyonu banyo  çözeltisindekinden daha  düşüktür. Diğer iyonlarla karşılaştırıldığında metal iyonları daha ağır  olduklarından, bu film tabakasının içindeki sıvının yoğunluğunun banyo  çözeltisinden daha düşük olduğu anlamına gelir. Bu nedenle bu sıvının  doğal  eğilimi ağır sıvı aşağıya akana kadar yükselmek veya hareket etmektir.  Bu  sıvının doğal sirkülasyonunu şekilde gösterildiği gibi düzenler. Ağır  metallerin  anot filminde banyo çözeltisine göre daha yoğun bulunmaları nedeniyle  buradaki  sirkülasyon tam ters yöndedir.
   Karıştırma için  doğal  konveksiyona bel bağlamak bazı durumlarda yeterli olsa da, özellikle  banyo  ısıtıldığında oluşan termal konveksiyon akıntıları daha uniform bir  karıştırma  olmasını sağlar. 26 Bununla birlikte katmanlaşma  (tabakalaşma)  olarak adlandırılan bir olaydan kaynaklanan bazı zorluklara neden  olabilir.
   Ağır tabakalar  aşağıya  çökerken hafif tabakalar yukarıda kalır. Tabakalaşma en çok ağır metal  iyonları  içeren viskoz çözeltilerde görülür (örneğin kurşun kaplamada). Bununla  birlikte  doğal sirkülasyona dayanan tüm kaplama çözeltilerinde bir süre sonra bu  durum  görülür. Bu durum meydana geldiğinde anlamı şudur: Metal iyonlarının  konsantrasyonu ve çözeltideki diğer malzemeler aşağıdan yukarıya doğru  yer  değiştirmiş ve o yüzden katot filminde de aynısı olmuştur. Bu nedenle  kaplama  da aynısını yapar.
   Eğer halihazırda  kaplamacılık yapmakta iseniz, kaplama banyosundan alınan malzemenin alt  kısımlarının daha kalın kaplanmış olduğu veya alt taraftaki kaplamanın  oldukça  iyi görünüşte, üst kenara yakın kısımdaki kaplamanın ise yanık olduğu  durumlarla  karşılaştığınız mutlaka olmuştur. Artık bunun sebebini biliyorsunuz: Uniform   olmayan katot filmi.
  Bu durum  karıştırmasız  veya zayıf karıştırmalı kaplama banyolarındaki benzer bir duruma  dikkatinizi  çekmelidir: Termal katmanlaşma.
  Katmanlaşmayı  daha önce  kütlesel katmanlaşmayı ifade etmek için kullanmıştık. Termal katmanlaşma  ise  sıcaklık katmanlarını ifade eder. Mesela, alttaki katmanlar üsttekilere  nazaran  daha soğuk olabilir. Bu durumda kaplamanın üst kısımlarının görünüşü iyi  olduğu  halde alt kısımlar yanık olacaktır. Bu da yine katot filmindeki  değişiklikten  kaynaklanmaktadır.
   Bundan dolayı  zorlamalı  konveksiyona (ısı yayınımı) başvurularak karıştırmanın daha uniform  olması  sağlanarak, kütlesel ve termal katmanlaşma engellenmiş veya en aza  indirgenmiş,  böylece daha uniform olması sağlanmış olur.
   Karıştırma işlemi  ne  kadar iyi olursa, katot filmi ile banyo arayüzeyindeki metal iyonu  dolumu daha  iyi yapılır, katot filmi daha ince olur ve daha uniform bir kaplama elde  edilir.
   Bunun doğal bir  sonucu  olarak, daha türbülanslı karıştırma uygulandığında, kullanılabilen akım  yoğunluğu artar ve böylece üretimin hızlanması sağlanır.
  Bu yöntem çok  yüksek  akım yoğunluklarında kaplama yapılabilmesine imkan sağlar.
  Bu konuda size  biraz  fikir vermesi açısından bir örnek verelim. 2. Dünya Savaşı’ nın hemen  öncesinde  apolet üretimi yapan bir firma, gümüş tel üzerine altın kaplaması yapmak  için  bir tesis tasarımı yaptırmak istiyor. O zamanki alışılmış tel kaplama  tekniği,  dikdörtgen bir tanktan geçirilen telin 1 A/dm² gibi oldukça düşük akım  yoğunluğunda kaplanması şeklindeydi. Şekil 9’ da gösterilmiş olan  yepyeni bir  teknikte ise akım yoğunluğu yaklaşık 43 A/dm² olarak uygulanabilmekte ve  çok  daha iyi altın kaplama elde edilebilmekteydi. Bu yöntemle üretim hızında  çok  büyük artışlar elde edilmişti.27 Bu yöntem (bir akış ölçüm  cihazı ve  valf ile kontrollü) fevkalade verimli bir karıştırma elde edilmesine  imkan  tanımış, telin şekilde gösterildiği üzere tübün içinden hareketiyle  kaplanması  sağlanmıştır. Karıştırmanın en güçlü olduğu ve en yüksek akımın  kullanıldığı T  geçiş bölgesinde tahmini kaplama kalınlığı 0,01 mm.den daha azdır.  28
  Bu örnek size  doğru  koşulları sağladığınızda nasıl sonuçlar elde edebileceğinizi  göstermektedir.
  Doğal olarak her  gülün  dikeni de vardır. Sadece karıştırmayı artırıp diğer koşulları  önemsemeden çok  üstün kaplama sonuçları elde etmeyi umarsanız yanılırsınız.
  Birincisi, eğer  kaplama  çözeltisindeki normalde çökelen küçük parçacıkları filtre etmezseniz  bunlar  karıştırmayla tekrar yükselir ve katoda yerleşerek pürüzlü kaplamaya  neden  olabilirler. Öyle ise, eğer karıştırmayı artırmak suretiyle üretimi  hızlandırmak  istiyorsanız, filtrasyon hızının yeterli olmasına dikkat etmelisiniz.  29
  İkincisi, eğer  banyoda  kirleticiler mevcut ise bunlar karıştırma olmayan veya daha az olan  durumdakine  nazaran katoda daha büyük miktarlarda gidecektir. Eğer kirlenmenin  kaplama  üzerinde zararlı etkisi varsa (ki genellikle vardır!) elde edeceğiniz  kaplama  çok kötü olacaktır. Bununla birlikte, biraz sonra ele alacağımız zararlı   kirleticilerin kontrolü konusunda göreceğiniz üzere eğer kirlenme  giderilebilir  veya kontrol altına alınırsa bu tehlike ortadan kaldırılmış olur.
  Üçüncüsü, bazı  hallerde  uniform olmayan bir tabaka üretilmiş olabilir. Bu sıkıntı oluşturabilir.   Örneğin, yüzey boyunca türbülanslı akışla akan bir sıvı, yukarısı  aşağısından  daha ince bir laminar film oluşturur (Şekil 10). 30 Her ne  kadar çoğu  durumda kalınlık farkı önemsiz olsa da sonuca çok az da olsa etki eder.  Bazen  kalınlık farkı önemlidir. Örneğin, karıştırma ses dalgalarıyla  yapılıyorsa  (genellikle yüksek frekanslı ses dalgalarıyla - ultrasonik yapılır)  31  çözeltide titreşmeyen, sabit kalan düğüm noktaları oluşur. Eğer bu düğüm   noktaları yüzey işlem yapılan malzemenin yüzeyine yakın ise, bu  noktadaki katot  filmi diğer yerlerdekinden daha kalın olur ve sonuç olarak kaplamanın bu  düğüm  noktalarına denk düşen kısımları diğer kısımlarına nazaran daha koyu ve  yanık  olur. Aynı biçimde, pervaneli veya pompa yardımı ile karıştırma  uygulanıyorsa,  katot filminin uniform olmamasına bağlı olarak elde edilen kaplama da  uniform  değil hatalı olur. Hava püskürtmeli karıştırmada “hava kabarcıklarının”  malzeme  yüzeyine sürtünmesi kaplama hatalarını artırır. Bu konular kaplama  banyolarından  bahsederken gerekli olduğu yerlerde ayrı ayrı ele alınacaktır.
  Her olayda, eğer  neler  olup bittiğini anlarsanız hataları veya karşılaşılabilecek zorlukları  engelleyebilirsiniz.
        UYARI  Akım yoğunluğu  kontrolü  ve bileşim (kompozisyon) kontrolü konusuna geçmeden önce bir tavsiye  vermek  yerinde olacaktır.
   Eğer işe yeni  başlamış,  henüz kaplamacılık ve yüzey işlemleri öğrenme aşamasındaysanız, hatta  deneyimli  bile olsanız, bir kaplama odasına girdiğinizde çalışma sıcaklıklarını,  çözelti  konsantrasyonlarını veya karıştırma yöntemlerini bu dersten  öğrendiklerinize  dayanarak değiştirmeye kalkışmayın. Herhangi bir şey yapmadan önce  normal  yöntemle kaplama yapılmakta iken neler olduğunu gözlemleyin ve en  önemlisi bunun  üzerinde düşünün. İzleyeceğiniz yolu belirledikten ve problemlerin  üzerinde  iyice düşünüp öğrendikten sonra, derslerde öğrendiğiniz bilgiler ve  öneriler  ışığında banyonun daha iyi çalışması için gerekli gördüğünüz  ayarlamaları  yapmaya başlayabilirsiniz. Umarım bu uyarıyı yeterince dikkate  alırsınız!
   AKIM YOĞUNLUĞUNUN   KONTROLÜ
 2. Ders’ te de   öğrendiğiniz üzere, akım yoğunluğunun kontrolü zor bir girişimdir. Çok  basit  şekilli ve birbirine benzer parçaların kaplanması hariç, yeteri derecede   kontrolün devam ettirilmesinde karşılaşılan güçlüklerin önlenmesi  neredeyse  imkansızdır. Bu konuda size en çok faydalı olacak şey, çoğu kaplama  banyosunun  oldukça geniş bir akım yoğunluğu sahasında çalışabiliyor olmasıdır. Bu  sayede  akım yoğunluğundaki değişimlere kaplamanın sonucuna fazla bir olumsuz  etkisi  olmadan müsaade edilebilir. Bu durum özellikle kaplamanın dış  görünüşünün önemli  olduğu dekoratif kaplamada geçerlidir. Teknik amaçlı yapılan  kaplamalarda ise  kaplama kalınlığı da en az kaplama yüzeyi ve özellikleri kadar önemli  olduğundan, akım yoğunluğu kontrolü için daha fazla çaba sarfedilmesi  gereklidir
  2. Ders’ te  edinmiş  olduğunuz ve özel kaplama banyoları ele alınırken öğreneceğiniz  bilgilerle,  oldukça zor durumlarda bile akım yoğunluğunu doğru değerde tutmak için  kontrol  ederken çok az güçlükle karşılaşırsınız. Eğer düşünerek kaplama  yapmayı  başarabilirseniz “imkansız gibi görünen” durumlarda bile biraz kafa  yorup  sorunun üstesinden gelebilirsiniz
  AKIM YOĞUNLUĞU  SAHASI  (ARALIĞI)
  2. Ders’ te  öğrendiğiniz  üzere Hull kabı (Hull Cell), yarık kabı (slot cell), eğri katot testi,  Haring  kabı, belirli bir kaplama banyosunda uygulanacak en iyi akım yoğunluğu  aralığını  tanımlamanıza yardım eder. İlerleyen derslerle beraber bunların kaplama  hatalarının teşhis edilmesinde çok yararlı olduklarını göreceksiniz.  Kirlenme  kontrolü yapmak için Hull Cell kabının kullanımı ileride çeşitli kaplama   banyoları ele alınırken anlatılacaktır.
   Bunlardan başka,  Şekil  11’ de görülen ve banyo çözeltisinin kaplanan metale temas ettiği  herhangi  yerindeki yaklaşık akım yoğunluğunu gösteren akım yoğunluğu ölçme aleti  gibi  çeşitli özel ölçü aletleri de bulunmaktadır. Bu aletin çalışma prensibi  şöyledir: Belirli bir kısmı açıkta olan ölçüm bobini kısa bir süre için  kaplanan  cisme yaklaştırılır. Bu durumda iken sargı nüvesine doğru akan akım veya  nüvede  oluşan akı, sargıda bir akım indüklenmesine neden olur. Bu akım A/dm²  veya A/ft²  olarak kalibre edilmiş miliampermetreden okunur. Bu aygıt kaplama işlemi  devam  etmekteyken kaplama tankının değişik yerlerindeki akım yoğunluğunu  tespit etmede  çok faydalıdır. %100 doğrulukta sonuç vermez fakat kaplama işlemi  esnasında akım  yoğunluğu dağılımının ne şekilde olduğu hakkında fikir edinmenizi  sağlar.  
        Akım yoğunluğunu  ölçmeye  yarayan bir diğer alet de, çok kapsamlı olmamasına rağmen oldukça iyi iş  görür.  Arkası boyanmış küçük metal bir disk veya dikdörtgen şeklinde bir levha  kaplama  tankına daldırılmakta kullanılır. Şekil 12’ de görüldüğü üzere, tankta  kaplanmakta olan malzemeye tam olarak temas edecek şekilde  yerleştirilir.  Miliampermetreden okunan değer A/dm² veya A/ft²’ ye çevrilir.   Bunlardan başka,  birbirine eş parçalar için sabit akım yoğunluğu üreten kaplama  redresörleri de  mevcuttur (bazıları sabit gerilim verir). Her zaman yapılan dekoratif  kaplama  işinde ne yapılacağı bilindiğinden bu gereçlere ihtiyaç  hissedilmeyebilir. Fakat  özel amaçlı bir kaplama yapılacaksa bunların kullanılması gerekir.  Dekoratif  kaplama dahi yapılıyor olsa akım dağılımının nasıl olduğunun bilinmesi  çok  önemlidir. Örneğin, dekoratif altın kaplamada eğer akım yoğunluğu bu  cihazlar  kullanılarak daha iyiye geliştirilebilirse, kaplanmayan yerlerin tekrar  kaplaması yapılırken fazla kaplamayı önleyerek yılda binlerce lira  tasarruf  etmek mümkündür.
  En başta büyük  önemi  olduğunu vurgulamış olduğumuz bileşimin kontrolü konusuna geçmeden önce,   aşağıdaki konu hakkında düşünmenizi istiyorum. Her ikisi de aynı  metalden  yapılma ve ikisi de 10 dm² yüzey alanına sahip, ince kesitli bir malzeme  ile  kalın kesitli ve ağır bir malzemeyi birlikte kapladığınızı varsayalım.  İkisi de  aynı akım yoğunluğunda ve 6 Volt verilen bir banyoda kaplandığına göre,  ikisinin  kaplaması arasında  herhangi bir farklılık olur mu? Benzer bir soru en  sondaki  sınav bölümünde de sorulmuştur.
  BANYO BİLEŞİMİNİN   KONTROLÜ
  Bir kaplama  banyosunun  kontrolündeki muhtemelen en önemli husus banyo bileşiminin kontrolüdür.  Diğer  tüm koşullar sabit iken, kaplama banyosunun bileşiminin sabit tutulması  anlamına  gelir ki, böylece katot filminin yapısı da sabit kalır. Böylece katotta  yapılacak kaplamanın kalınlığı her yerde doğru şekilde kalınlaşacaktır.
   Kaplama banyosu  bileşimini ikiye ayırabiliriz:
 - Banyoda olması  istenen    şeyler,
-    Banyoda olması    istenmeyen şeyler.
 İlk şıkta banyo  reçetesine göre kaplama banyosunu hazırlamak için kullanılan kimyasallar  ve  bileşikler bulunur. İkinci şıkta ise banyoya bir şekilde karışan  kirleticiler  girer.
   Kirleticiler  banyoya  şans eseri veya işletme esnasında bir şekilde karışırlar ve her zaman da  böyle  olacaktır. Burada önemli olan husus hatayı önlemek için kirlenmeyi  engelleyici  tedbirler almak ve erken teşhistir. Değişik kaplama banyoları ele  alınırken bu  konu tekrar ele alınacaktır. Banyonun işletilmesi esnasındaki kirlenme,  örneğin  siyanürlü altın banyolarında, kahverengimsi polimerler şeklinde, organik   parlatıcıların veya kalsiyumun ayrışmış ürünleri şeklinde,  ya da kötü  su  kullanımının sonucunda başka tuzların meydana gelmesi şeklinde ortaya  çıkar.  Eğer mümkünse bunun önlenmesi, olmuyorsa azaltılması için erken teşhis  edilmesi  gereklidir.
   İlk olarak,  banyoda  olması istenen şeylerin kontrolünü ele alalım.
   KONTROL NE ANLAMA  GELİR?
  Analitik  kontrolün esası ne kadar sorusuna cevap bulmaktır. Diğer bir deyişle sayısal bir  değer  elde etmektir. 32
   Suda çözünmüş  sofra tuzu  çözeltisini ele alalım. Eğer suda ne kadar tuz çözünmüş olduğunu  bilmiyorsanız  bulmak için ne yapmalısınız?
   Şaşırtıcı  gelebilir ama  bunu bulmak için en az 15 farklı yöntemden birini kullanabilirsiniz.  Genellikle  bunlardan birisi kullanımı en kolay olandır. Bütün bu yöntemler  konsantrasyon  değişimiyle suyun bazı özelliklerinin değişmesi esasına dayanır.
   Eğer hala  aklınıza  gelmediyse, miktarla değişen en basit özelliğin ağırlık olduğunu  söyleyelim. Örneğin, saf su ile işe başlayalım. Bir litresi bildiğiniz  üzere  1000 gr. ağırlığındadır. Şimdi bilinen miktarlarda çeşitli tuzlar  kullanarak her  birinin toplam hacmi 1 litre olan değişik çözeltiler hazırlamalıyız.  Ardından  çözeltide kullanılan tuz miktarına karşı toplam ağırlığı bir tablo veya  grafik  üzerinde gösterebiliriz. Şekil 13’ tekine benzer bir tablo elde ederiz.
   Böyle bir çizelge   hazırladıktan sonra bilmek isteyeceğiniz tek şey, test etmek istediğiniz  içeriği  bilinmeyen çözeltiden mesela 10 ml. kadar bir numune alıp tartmaktır  (tabi ki  numuneyi koyduğunuz kabın darasını aldıktan sonra tartım yapacaksınız).  Bulduğunuz sonucu 100 ile çarparsanız bir litre değerine ulaşırsınız.  Daha  sonra, bir litre çözeltide ne kadar tuz çözünmüş olduğunu bulmak için  tabloya  bakmanız yeterli olacaktır.
  ÖRNEK 2   :  Karışım oranı bilinmeyen sofra tuzu çözeltisinden alınan 10 ml.  numunenin  ağırlığı 10,707 gr. gelmektedir. Bir litre çözeltide kaç gram sofra tuzu  vardır?  Çözüm                   :  Bir litre çözeltinin toplam ağırlığı 10,707 x 100 veya 1070,7 gramdır.  Şimdi  çizelgeye bakalım. 10,7 gram ağırlık bir litre çözeltide 107 gram sofra  tuzu  anlamına gelir. Eğer bilinmeyen tuz çözeltisinden 2,5 litre varsa, bu  çözeltiyi  hazırlarken kullanılmış olan tuz miktarı 2,5 x 107 = 267,5 gramdır.
   
  Yukarıda verilmiş  olan  örnekte tuz konsantrasyonu tespit edilirken örnek tartılıp, daha önceden   hazırlanmış olan çizelgeye bakılır.  Çözeltinin hepsindeki toplam tuz  miktarını  bulmak için konsantrasyon ile tuz çözeltisinin toplam hacmi çarpılır.  Sembollerle ifade edecek olursak;
  [gram/litre] x  [litre] =  Toplam ağırlık (gr.) = Toplam miktar
  
 veya
   konsantrasyon x  hacim =  ağırlık
  veya
   C x V = W
   
  Çoğu durumda  ilgilenilen  maddenin konsantrasyonunun bilinmesi yeterli olup, toplam ağırlığının  bilinmesine gerek kalmaz.
   Yukarıda  anlatılmış olan  ağırlık kullanılarak analitik kontrol metodu basit olmasına karşın,  fiili tartım  işlemi de beraberinde yapılmak suretiyle daha da basit hale  getirilebilir.
  
  Eldeki çözelti  veya  maddenin ağırlığının aynı hacimdeki saf suyun ağırlığına oranına özgül   ağırlık veya yoğunluk denir.33 Bir litre  çözeltinin toplam  ağırlığı ile içerdiği tuz miktarının ağırlığı arasında bir çizelge  oluşturmak  yerine, özgül ağırlık – tuz ağırlığı çizelgesi oluşturabiliriz. O  halde  bir şişe çözeltiyi tartmak yerine bir hidrometreyi (Şekil 14) uygun  hacimde  çözeltiye daldırın ve özgül ağırlığı doğrudan aletin üzerinde  okuyun.  Sonra da özgül ağırlık veya yoğunluk tablosuna bakarak (bilinen  kimyasalların  çoğu için bu tip tablolar hazırlanmıştır) tuz konsantrasyonunu saptayın.   
      Örneğin, tartım  yapıp  çözdüğümüz durumu göz önüne alırsak, özgül ağırlık bir hidrometreyle  ölçüldüğünde de görülebileceği gibi 1,0707 bulunacaktır. Tabloya bakarak  bu  okumanın litrede 107,1 gr. Tuz konsantrasyonu anlamına geldiği  görülebilir.
  
  Yakında  öğreneceğiniz  gibi, hidrometre çok kullanışlı bir kaplama kontrol aletidir ve  kaplamacının  değişik bakımlardan işine yarar. En önemli özelliği basitliği ve  zamandan  kazandırmasıdır.
   
  Ne yazık ki  kullanımı  bazı istisnai durumlar haricinde, yalnızca tek bir maddenin suyla  yaptığı  çözeltilerle sınırlıdır. (Pratikte %100 kromik asit içeren basit bir  krom  kaplama banyosunda hidrometre gerçekten çok iyi çalışır.Bunu kromik asit   konsantrasyonu kontrolünde kullanabilirsiniz.)
   
  Eğer suda iki  farklı  madde çözünmüş ise, hidrometre ile sadece çözeltinin özgül ağırlığı  (litrede  çözülmüş olan toplam ağırlık) belirlenebilir fakat her bir maddeden ne  kadar  çözündüğü belirlenemez.
   
  Bu zorluğun  üstesinden  gelmek için basit ve çabuk şekilde gerçekleştirilebilen bir başka analiz  kontrol  yöntemine başvurmalısınız. Varsayalım sodyum nitrat ve sodyum klorür  içeren bir  çözeltiniz var. Siz sadece sodyum klorür içeriğiyle ilgileniyorsunuz.  İşe  nereden başlarsınız? Daha önce de bahsedildiği üzere bunu yapmanın  birçok yolu  vardır fakat doğal olarak en basit ve hızlı yolu tercih edersiniz  (sonucun  gereken doğrulukta olması şartıyla), öyleyse bu yolun ne olabileceğini  biraz  araştırın.
   
  Fotoğrafçılıkta  devamlı  kullanılan gümüş nitrat bileşiğinin (AgNO3) sodyum klorürle  tamamen  etkileşerek çözülmeyen gümüş klorür tortusu (AgCl) oluşturduğunu fark  ettiniz.  Kimyasal sembollerle gösterecek olursak,34 
  
  AgNO3   +   NaCl   ▲        AgCl ▲   +  NaNO3
     (a)            (b)                (c)              (d)
  
  Bu kimyasal  reaksiyonlar  belirli miktardaki (a) bileşiğiyle belirli miktardaki (b) bileşiği  arasındaki  reaksiyon tamamlanana kadar sürer.35 Bu, Katlı Oranlar  Kanunu  veya kütlelerin birleşmesi olarak bilinir.36 Bu önemli bir  kimya  kanunudur.
  
  Eğer bilmediğimiz   miktarda (b) maddesi içeren bir çözeltiye bilinen miktarda (a) maddesi  ve buna  ilaveten reaksiyonun tamamlandığını belirten bir indikatör veya sinyal  eklemenin  bir yolunu bulmuşsak aşağıdaki basit orantıyı kurabiliriz 
  
                                                                     Bilinen miktarda eklenmiş (a)
  Formül  ağırlıklarının  oranı 37  (a/b) = ______________________________
                                                               
                                                                       Bilinmeyen miktarda (b)
  
  Bilinmeyeni (b)  eşitliğin sol tarafına alırsak,
   
                                                Bilinen   miktarda eklenmiş (a)
  Bilinmeyen miktarda (b)  = ______________________________
                                                               
                                                                    (a/b)
   Bu birkaç  değişkenli  basit eşitlik çoğu kaplama banyosunun analitik kontrolünün esasıdır.
   Sofra tuzunun  gümüş  nitrat ile birlikte yaptığı çözeltisi örneğinden devam edersek, bu  reaksiyon  için formül ağırlıklarının oranı Sayfa 22’ deki Atom Ağırlıkları  Tablosu’ ndan  kolaylıkla hesaplanabilir.
   AgNO3                                                                                NaCl
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                     
   
  Ag =  108                                                                     Na        = 23
  N   =    14                                                                    Cl         = 35,5
  O3  =    48
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                     
   
           170  (toplam)                                                               58,5 (toplam)
  
  Öyleyse a/b =  (170) /  (58,5) = 2,91
  
  Şimdi bilinmeyen  çözeltimize gümüş nitrat konsantrasyonu bilinen çözeltiden eklediğimizi  düşünelim (kolaylık olması açısından bir litre çözeltide 170 gr.  olduğunu farz  edin). Bunu çözeltiye bir büret ile (Şekil 15) ekleyeceğiz. Büret  ölçekli  miktarlarda çözelti hazırlamaya yarayan bir laboratuvar gerecidir.  Mesela, 100  ml. bilinmeyen çözelti içeren bir cam kaba  yavaş yavaş AgNO3   çözeltisi eklenir ve iyice karışması için sürekli çalkalanır.  Başlangıçta bürete  50 ml. AgNO3 konmuştur. İndikatör reaksiyonun tamamlandığını  gösterdiğinde bürete 45,10 ml. okunmaktadır. Öyleyse eklenmiş olan AgNO3   hacmi 50,00 – 45,10 = 4,90 ml.dir. Her bir ml.de 170 / 1000 = 0,170 gr.  AgNO3  bulunduğundan, eklenen AgNO3 miktarı (0,170 gr/ml.) x (4,90  ml.) =  0,833 gr. dır. Ağırlıkların oranını veren formül a/b = 2,91 olduğundan  100 ml.  örnekte bulunan toplam NaCl miktarını yaklaşık olarak (0,833 / 2,91) =  0,285  gram dır. Bu sonuca göre, bilinmeyen çözeltinin her 100 ml.sinde 0,285  gr. NaCl  olduğunu söyleyebiliriz. Bir litre çözeltide ise 10 x 0,285 gr. = 2,85  gr. tuz  olacaktır. Bizim bulmaya çalıştığımız değer budur.
  
  Sonraki sayfada  yer alan  Atom Ağırlıkları Tablosu’ nda bilinen elementlerin yaklaşık atom  ağırlıkları  verilmiştir. Eğer herhangi bir bileşiğin formülünü biliyorsanız, atom  ağırlıklarını formüle koyarak molekül ağırlığını hesaplayabilirsiniz.  Örneğin,  sodyum karbonatın formülü Na2CO3 tür. Molekül  ağırlığını  hesaplamak için 2 sodyum atomu, 1 karbon atomu ve 3 oksijen atomunun  ağırlıkları  toplanır. (2 x 22,99) + (12,01 + (3 x 16,0) = 106,0 atomik kütle birimi.
  
  Eğer (a)  bileşiğinin kaç  molekülünün örneğin daha önceki örneklerde görmüş olduğunuz gümüş nitrat  gibi  bir (b) bileşiğinin x molekülüyle reaksiyona girdiğini biliyorsanız,  ağırlıksal  birleşme oranını (a / b) kullanarak, (a) veya (b) bileşiklerinden  birinin  miktarı bilindiğinde diğer bilinmeyen bileşiğin miktarını  bulabilirsiniz. Diğer  bir deyişle eğer banyoda (a) bileşiğinden ne kadar bulunduğunu bilmeniz  gerekirse ölçülmüş miktarda (b) ayracı ile reaksiyona sokarak  bulabilirsiniz.  Daha basit şekilde ifade edecek olursak, belli miktardaki (a) bileşiği,  daima   belli miktardaki (b) bileşiği ile reaksiyona girer. Eğer ne kadar (a)  bileşiği  kullandığınızı biliyorsanız, ne kadar (b) bileşiği olduğunu da  bulabilirsiniz.  Bunun tersi de geçerlidir.
  
  Bu noktada  kaplama  çözeltilerinin kontrol analizinde kullanılan basit bir düşünceyi tekrar  etmekte  fayda vardır : 38
  
  Kontrol etmek  istediğiniz maddenin ölçülebilen bir büyüklüğüne bağlı olarak değişen,  banyoda  mevcut bulunan bir madde tespit edin.
  
  Bu kimyasal,   fiziksel, elektriksel veya manyetik bir özellik  olabilir. Az  önce anlatılmış olan durumda kimyasal bir özellik (kimyasal reaksiyon)   kullanılmıştır. Bir önceki örnekte ise fiziksel bir özellik olan ağırlık   kullanılmıştı. Birazdan kaplama banyosu kontrol analizinde kullanılan  bir başka  fiziksel özellik olan ışık emilimini ele alacağız. Ancak, kaplama  banyosu  analizinde en yaygın kullanılan ve genellikle en basit olan yöntem  kimyasal  özelliğin kullanılmasıdır. Bu yöntemin en yaygın şekli de volumetrik  analiz  olarak bilinir.
  
  TABLO 2 : ATOM  AĞIRLIKLARI  TABLOSU
  
   
        
      ELEMENTİN     ADI                                                                        SEMBOLÜ                               ATOM NO.                                   ATOM AĞIRLIĞI *
       
    
  Altın                                                                                               Au                                                   32                                                         72,60
  Aluminyum                                                                                      Al                                                    13                                                          26,98
  Antimon                                                                                         Sb                                                    51                                                       121,77
  Arsenik                                                                                          As                                                   33                                                          74,91
  Azot                                                                                               N                                                       7                                                          14,01
  Bakır                                                                                              Cu                                                   29                                                         63,54
  Baryum                                                                                          Ba                                                   56                                                       137,37
  Berilyum                                                                                       Be                                                      4                                                           9,10
  Bizmut                                                                                           Bi                                                    83                                                       209,10
  Brom                                                                                              Br                                                    35                                                        79,92
  Cıva                                                                                               Hg                                                   80                                                       200,62
  Çinko                                                                                             Zn                                                   30                                                         65,38
  Demir                                                                                             Fe                                                   26                                                         55,85
  Flor                                                                                                F                                                        9                                                         19,00
  Fosfor                                                                                            P                                                     15                                                          30,98
  Germanyum                                                                                    Ge                                                   32                                                         72,60
  Gümüş                                                                                           Ag                                                   47                                                       107,88
  Helyum                                                                                           He                                                     2                                                           4,00
  Hidrojen                                                                                         H                                                      1                                                            1,01
  İndiyum                                                                                          In                                                    49                                                       114,83
  İyot                                                                                                 I                                                      53                                                       126,92
  Kadmiyum                                                                                      Cd                                                   48                                                       112,42
  Kalay                                                                                             Sn                                                   50                                                        118,71
  Kalsiyum                                                                                        Ca                                                   20                                                         40,08
  Karbon                                                                                           C                                                     12                                                          12,01
  Klor                                                                                               Cl                                                     17                                                         35,50
  Kobalt                                                                                            Co                                                   27                                                         58,94
  Krom                                                                                              Cr                                                    24                                                         52,01
  Kurşun                                                                                           Pb                                                   82                                                       207,22
  Kükürt                                                                                            S                                                     16                                                          32,07
  Lityum                                                                                            Li                                                      3                                                           6,94
  Magnezyum                                                                                   Mg                                                  12                                                         23,32
  Mangan                                                                                         Mn                                                   25                                                         54,94
  Molibden                                                                                        Mo                                                  42                                                         95,95
  Nikel                                                                                              Ni                                                    28                                                         58,71
  Oksijen                                                                                          O                                                      8                                                          16,00
  Paladyum                                                                                       Pd                                                   46                                                       106,4
  Platin                                                                                             Pt                                                    78                                                       195,10
  Potasyum                                                                                      K                                                     19                                                          39,10
  Rodyum                                                                                        Rh                                                    45                                                       102,92
  Selenyum                                                                                       Se                                                   34                                                         78,06
  Sodyum                                                                                         Na                                                    11                                                         22,99
  Titanyum                                                                                        Ti                                                    22                                                          49,90
  Tungsten                                                                                        W                                                    74                                                        183,87
  Vanadyum                                                                                      V                                                     23                                                          50,95
  
  * Bu Tablo Karbon  12  elementinin kütlesi 12,000 atomik kütle birimi alınarak, bu esasa göre  düzenlenmiştir.
  
  Volumetrik analiz  denmesinin nedeni, bir bürete (Şekil 15) konmuş kimyasal bir ayıracın  banyodan  alınmış numuneye, reaksiyonu tamamlamak için doğru miktarda ayıraç  eklenmiş  olduğunu belirten bir işaret (indikatör) görene kadar bilinen miktarda  katılması  şeklinde yapılmasındandır. Biraz önce sodyum klorür için tarif etmiş  olduğumuz  analiz, volumetrik analize tipik bir örnektir.
   
  Buraya kadar  reaksiyonun  sona erdiğini (bitim noktasına ulaştığını) 39 anlamak için  kullanılan  işaret (sinyal) veya indikatör hakkında özel bir şeyden bahsedilmedi.  İndikatör  değişik biçimlerde olabilir. Mesela çözeltiye reaksiyon için gereken  miktardan  daha fazla kimyasal ayıraç eklendiğinde, bir şekilde ayıraçla  etkileşerek keskin  renk değişimine neden olan hassas bir boya veya kimyasal madde, ya da  reaksiyon  sona erdiğinde elektrik sinyali üreten özel bir elektrot olabilir.
   
  Biraz önce tarif  edilmiş  olan, NaCl’ nin AgNO3 ile titrasyonunda 40  indikatör  olarak potasyum kromat (K2CrO4) adlı bileşik  kullanılır.  Gümüş nitratla reaksiyona girerek çözeltiyi pembemsi kırmızıya boyayan,  kırmızı-kahverengi bir gümüş bileşiği oluşturur. 41 Bu halde  indikatör olmasının sebebi, gümüş nitratın sodyum klorürle bileşik yapma   eğiliminin K2CrO4 ile bileşik yapma eğilimine göre  daha  yüksek olması nedeniyledir. NaCl çözeltisine AgNO3  eklendiğinde, tüm  NaCl kullanılıp bitene kadar bu ikisi reaksiyona girecektir. Bir sonraki  damla  AgNO3 damlatıldığında ise reaksiyona gireceği NaCl kalmamış  olduğundan, artık diğer en iyi seçeneği olan K2CrO4  ile  reaksiyona girer ve daha önce renksiz olan çözelti pembemsi – kırmızı  bir renge  döner. Böylece reaksiyonun tamamlandığına dair bir işaret alırsınız.
   
  Gümüş nitrat  titrasyonunda kullanılan K2CrO4 kimyasal  indikatörü  dahili (iç) indikatör olarak adlandırılır. Çünkü başlangıçta  çözeltiye  bilinmeyen miktarda karıştırılmıştır. Bir zararı olmadığı gibi çözeltide  bulunan  sodyum klorür veya sodyum nitrat ile herhangi bir reaksiyona girmez.
   
  Öte yandan bir  çinko  banyosundaki çinko miktarının tespitinde bazı nedenlerle dahili  indikatör  kullanılamaz. Çünkü indikatör banyodaki çinko siyanür ile reaksiyona  girebilir  ve analiz sonucunu olumsuz etkileyebilir. Bu güçlüğün üstesinden  gelebilmek için  bir harici (dış) indikatör şu şekilde kullanılır: Kimyasal  reaksiyonun  sona ermesi için çok az kaldığında karışımdan bir damla alınıp beyaz  porselenden  yapılma ayırt etme levhasının üzerine damlatılır. Sonra ayırt etrme  levhasındaki  numunenin üzerine bir damla harici indikatör damlatılır ve renk değişimi  olup  olmadığı gözlenir. Analizi yapılmakta olan çözeltiden sadece birkaç  damla  numunenin test için dışarıya alınmasının analiz sonucuna ölçülebilir bir  etkisi  olmaz. Çünkü bilinmeyen çözeltinin hacmi, birkaç damlanın yanında çok  büyük  kalır.
   
  Harici indikatör  kullanımını gerektiren bir analiz esnasında hatırda tutulması gereken  önemli  nokta, reaksiyonun bitimine çok az kala indikatör testine başlanması  gerektiğidir. Reaksiyonun bitiş noktası bir kez geçilmişse harici  indikatör  reaksiyonun bittiğini yine gösterecek, fakat ne kadar geçildiği  anlaşılamayacaktır. Bu nedenle doğru sonucu elde etmek için, bitişe  oldukça  yaklaştığınızda teste başlamaya özen gösterin. Bir pilot test yaparak  bitişe  yaklaşıp yaklaşmadığınız hakkında iyi bir fikir edinebilir ve ikinci  testi  yapmaya başlayabilirsiniz.
   
  Şekil 15’ te  gösterilmiş  olan büret, titrasyon boyunca eklenen ayıracın hacmini tespit  etmeye  yarar. 25ml. ve 50 ml.lik büretler en yaygın kullanılanlardır. Büret  okunurken  seviye daima yuvarlak sıvı yüzeyinin alt kısmından alınır. Şekilde  gösterilmiş  olan büret okuması 20,53 şeklinde, sıvının içbükey kısmının en altına  kadar  okunarak yapılır (son ondalık göz kararı yaklaşık olarak tespit edilir).   Kullanım esnasında bir el ile beher veya şişe tutulurken, diğer el ile  musluk  kullanılır. Musluğu kontrol eden el musluğu arkadan kavrarsa kullanım  daha kolay  olur.
   
  Gümüş nitrat ile  sodyum  klorür arasında meydana gelen reaksiyon, çözeltideki gümüş, gümüş klorür   formunda çökeldiği için çökelme reaksiyonu olarak bilinir.
   
  Bu tür kimyasal  reaksiyonlara ilave olarak,42 volumetrik analiz yapmak  için  uygun olan başka kimyasal reaksiyon türleri de vardır. Özel kaplama  banyolarının  analizleri ele alınırken bahsi geçtiği zaman aşina olmanız için burada  bunlardan  kısaca da olsa bahsedeceğiz.
   
  Kontrol amaçlı  kullanımlara uygun olan bilinen bir başka kimyasal reaksiyon da nötrleşme   reaksiyonudur. Bu tür reaksiyonda bir asitle bir baz reaksiyona  girerek su  ve tuz oluşturur:43
  
  HCl  +  NaOH        ▲       NaCl ▲  +  H2O     
  
  Bu tür reaksiyon  için  genellikle pH’ a duyarlı ve pH değiştiğinde renk değiştiren boyalar  indikatör  olarak kullanılırlar. Çoğu kez, pH’ a duyarlı boya yerine kez  reaksiyonun  tamamlandığını tespit eden bir pH metre veya potansiyometre yani bir  elektriksel  indikatör de kullanılır.
  
   Bir diğer  reaksiyon  çeşidi indirgenme – oksitlenme reaksiyonudur (buna ingilizce  reduction –  oxidation terimlerinin kısaltması olarak çoğu kez redox da  denir).44   Bileşiklerden biri diğerine elektron verir, öteki elektron alır ve  sonuçta  iyonun net elektrik yükü değişir. 2. Ders’ te öğrenmiş olduğunuz üzere  bir  elektrolitten elektrik akımı geçirildiğinde katotta indirgenme,  anotta  ise oksitlenme meydana gelir. Gerektiğinde bunun tersi de doğru  olabilir,  yani bir çözeltide oksitlenme ve indirgenme meydana geliyorsa bu belli  bir  elektriksel alan oluşturur. İşte bu sebepten, bu türden bir reaksiyonda  indikatör olarak standart elektroda göre gerilimdeki artış miktarını  ölçen bir  potansiyometre kullanılır.
   Volumetrik  analizin bir  başka çeşidine ise kondüktometrik analiz (iletkenlik analizi) denir.  Bu  analizde test çözeltisine azar azar ayıraç katılır. Çözeltinin içinde  bir  iletken hücresi bulunur ve bunun elektriksel iletkenliği sürekli  ölçülür. Ayıraç  eklendikçe iletkenlik değişir çünkü kimyasal reaksiyon sunucu oluşan  bileşiğin  elektriksel iletkenliği, başlangıçtaki orijinal bileşiğin elektriksel  iletkenliğinden farklıdır. Buna ait tipik titrasyon eğrisi Şekil 16’ da  gösterilmiştir. İlk başta iletkenlik azalır ve orijinal çözeltinin  hepsinin  kullanıldığı noktada en küçük değerine ulaşır. Bu noktadan sonra  çözeltideki  ayıraç miktarı arttıkça iletkenlik de artmaya başlar. Reaksiyonun bitiş  yeri bu  minimum noktasıdır. Diğer iletkenlik reaksiyonlarının bittiği yeri  titrasyon  eğrisinin eğimindeki değişiklikten tespit edebilirsiniz.
  
  
  
  
   
  Kontrol amaçlı  olarak  kullanılan diğer bir analiz çeşidi elektrolitik çökelmedir. Bu  teknikte,  ilgilenilen metal temizlenmiş ve tartılmış bir platin katot üzerine özel   koşullardaki (pH, vb.) çözeltide, sadece saf metal kaplanacak şekilde  kaplanır.  Durulanıp kurutulan katot tartılarak, hacmi bilinen çözeltide ne kadar  kaplama  yapıldığı bulunur. Eğer bu teknik uygulanabilir ise mükemmel sonuç  verir. Yine  de dolap kaplamanın kontrolünde elektrolitik çökelme yönteminin  kullanılması  tavsiye edilmez. Çünkü uzun zaman alır ve kesin doğrulukta yapılması  zordur. Bu  özel çökeltme tekniğini anlatmamızın tek sebebi kaplama gerektirmesi ve  Faraday Kanunu’ nu bir başka tarzla anlatmamıza uygun olmasıdır : %100   katot veriminde bir eşdeğer-gram ağırlığındaki metal kaplamak için [atom   ağırlığını (gram) atomun değerlik sayısına (valans) bölerek bulunur]  96.500  Coulomb (1 Faraday) elektrik kullanılır. Eğer eşdeğer-gram ağırlığı  96.500’  e bölerseniz elementin elektrokimyasal eşdeğerini bulmuş olursunuz.
  
  ÖRNEK  3              :  Bakırın atom  ağırlığı  63,54 olup, asit banyosunda 2 değerliklidir. Eşdeğer-gram ağırlığı  nedir?
  ÇÖZÜM                  : Eşdeğer-gram   ağırlık = 63,54 / 2 = 31,77 gram’ dır. Bu nedenle, bir Faraday elektrik  31,77  gram bakır kaplayacaktır. Elektrokimyasal eşdeğeri
  31,77 / 96.500 =  0,000329 gram / coulomb’ dur. 
  SORU                      : 1  değerlikli bakırın elektrokimyasal eşdeğeri nedir?
  CEVAP                   : 0,000658  gram  / coulomb’ dur.
  
  Bundan başka,  çelatlama (chelation) veya komplekzasyon (complexation)  reaksiyonu  olarak bilinen bir reaksiyon türü de çoğu kaplama banyosu analizinin  temelini  teşkil eder. Bu tür reaksiyonda test çözeltisine katılan çelat kimyasalı45   araştırılan iyona bağlanarak bir bileşik oluşturur ve böylece çözeltide  iyon  halinde bulunması önlenir. Belli miktarda çelat ayıracı yine belli  miktarda  iyonla reaksiyona gireceğinden, reaksiyon bittikten sonra damlatılan  damla  indikatörle reaksiyona girerek reaksiyonun tamamlandığını (bitiş  noktasına  ulaşıldığını) gösterir.
  
  Volumetrik  kimyasal  analizde kullanılan başka reaksiyonlar da vardır. Analizde kullanılan  diğer bir  yaygın ve kolay yol da maddenin ışığı absorbe etme (emme) özelliğini  kullanmaktır. Çoğu önemli kimyasal bileşiğin kendine has (karakteristik)  bir  rengi vardır. Örneğin, suda çözünen nikel sülfat yeşil, bakır sülfat  mavi renk  verir. Belli miktardaki suda çözünen renkli tuz miktarı arttıkça rengin  koyulaşacağı aşikardır (tıpkı çayın açık veya koyu olması gibi).
   
  Eskiden bu  prensip  uygulamada değişik konsantrasyonlarda renkli tuzlardan standart örnekler   hazırlanmasında kullanılırdı. Bu örnekler yarısında test edilen  çözeltinin,  diğer yarısında ise standart çözeltinin renginin görüldüğü mercekli bir  optik  sistem kullanılarak test çözeltileri ile eşleştirilirdi. Test edilen  çözelti ile  standart çözeltinin renklerinin aynı olduğu görüldüğünde, test  çözeltisinin  konsantrasyonu ile kullanılan standart çözeltinin konsantrasyonunun aynı  olduğu  anlaşılırdı.46 Çıplak gözle yapılan bu karşılaştırma  yönteminin  yerini fotosel ile elektronik olarak yapılan daha hassas bir yöntem  almıştır. Bu  yöntemde, test çözeltisinin içinden standart bir ışık kaynağının  ürettiği ışık  geçirilir. Işık çözeltiden geçerken tespit edilmek istenen madde  tarafından  emilir (absorbe edilir). Çözeltideki araştırılan (bilinmeyen) iyon  miktarı ne  kadar fazla ise ışığın emilimi o kadar çok olacaktır. Işık çözeltiden  geçtikten  sonra bir fotosel tarafından algılanır ve elektronik devrede okunduktan  sonra  göstergede ışığın emiliminin ne kadar olduğu görünür. Konsantrasyonları  bilinen  örneklerden elde edilmiş olan kalibrasyon eğrileri ile  karşılaştırılarak  bilinmeyen tanımlanabilir.
   
  Bu yöntemin daha  hassas  olması için çeşitli düzenlemeler yapılabilir. Örneğin, bazı  kimyasalların  belirli dalga boylarındaki ışığı diğer dalga boylarındaki ışığa nazaran  daha çok  absorbe ettiği (emdiği) bulunmuştur ve sözü edilen dalga boyunda ışık  kullanıldığında son derece hassasiyet gösterir. Bu nedenle ışık  kaynağından test  hücresine doğru dalga boyunda ışık gönderilmesi ve bunun analiz edilmesi  için  ışık filtreleri kullanılır. Fakat inceliklerine bakılmaksızın prensip  gene  aynıdır: Konsantre çözeltiler seyreltik çözeltilere göre daha fazla ışık  emer.  Emilen ışığın miktarı, konsantrasyonun tespiti için bir kriter teşkil  eder.
   
  Bu özel metodun  kullanımı günümüzde sık sık kullanılmaktadır. Eğer firmanız hızlı ve  doğru bir  analizle ilgileniyorsa renk yoğunluklarının analizi yöntemini  kullanmalıdır.  Aslında bu metodun daha hassas hale getirilmiş hali değişik banyoların  “otomatik” olarak sürkli kontrolünde kullanılmaktadır. Bu derste verilen  temel  bilgileri öğrenirseniz ileride bu metodla analiz yaparken kullanacağınız   aletlerle bir sorun yaşamazsınız.
  
  İYONLARIN  GİRİŞİMİ
  Bu noktada  muhtemelen  aklınıza bir soru takılmıştır. Kaplama çözeltisi izlenen analiz  yönteminde  birbirleriyle reaksiyona giren ve girişime neden olan bazı iyonlar  içeriyorsa ne  olacak? Bu durumda üç seçeneğiniz vardır.
   
  1.       Diğer iyonların varlığının etkisi olmayacak belli bir yöntem  seçin.
  2.       Sorun çıkaran iyonları ortamdan uzaklaştıracak bir yol bulun.
  3.       Testten önce test etmek istediğiniz iyonu ayrıştırmak için bir  yol bulun.
   
  İlk seçenek  genellikle  en kolayı olup her zaman bu geçerli değildir. Bazı iyonların kimyasal  reaksiyonları son derece karışık olup yapmak çok zordur. Eğer  kullanılabilecek  uygun bir yöntem yoksa 2 ve 3 no.lu seçeneğe geçmelisiniz.
   
  Sorun çıkaran  iyonların  bloke edilmesi için bunların bileşik oluşturması veya çelatlanması  sağlanmalıdır. Bu durumda çelatlama analizin esasını teşkil etmemesine  rağmen,  zararlı iyonlardan kurtulmayı sağlar, reaksiyona girmelerini engeller.  Bazen  reaksiyon veren (girişen) iyonlar test edilen çözeltiden çökelme ile  ayrıştırılırlar. Bazen o kadar fazla sayıda girişim yapan iyon bulunur  ki, en  iyisi ilgilendiğimiz iyonu çökelterek ayırmak daha iyidir. Böylece  serbest  kalmış ve yapmak istediğiniz test için temiz bir halde elde edilmiş  olur.  Çöktürme işlemleri çoğu zaman güçlük çıkardıkları için, eğer mümkünse  maddeleri  basit hale getirmek için bileşik yapan kimyasallar kullanılmalıdır. Bu  çökeltme  metodlarından tümüyle kaçınmak anlamına gelmez. Aslında reaksiyon  sonunda  meydana gelen çökeltinin ağırlığını tartmaya dayanan bazı analitik  metodlar da  vardır. Günümüzde modern tek kefeli teraziyle yapılabilen tartım kısmı  çok da  zor değildir. Sorun çıkaran ve zaman alan kısım genellikle çökeltinin  yıkanması,  kurutulması ve filtre edilmesinde karşımıza gelir. Bu sebeple eğer başka  bir  seçenek varsa bir kaplama tesisinde çökeltme metodları ile analiz  yapmaktan  kaçınılması iyi olur.