METALLERİN RENKLENDİRİLMESİ


Bir kaplamacı olarak alışılmamış bir alana giriyorsunuz, sizden ticari ortamda ürünün satılabilmesini sağlayan alışılmamış ve güzel cilalar elde etmek için metalleri renklendirmeniz istenecek. Birkaç istisnayı saymazsak renkli cilaların hemen hepsi dekoratif amaçlıdır. Temeldeki metal için neredeyse hiç koruma sağlamazlar ve aşınma ve kimyasal bozunmadan kaynaklanan zararlardan etkilenmemeleri için berrak koruyucu bir lakla kaplanmaları gerekir. Bu tip cilalarda en belirleyici olan göz zevkidir.

Metaller birçok şekilde renklendirilebilir. Mekanik olarak bir boya ya da lak pigmentinin uygulanmasıyla, termal olarak ısı uygulanmasıyla, kimyasal olarak belli kimyasal maddelerin temel metalle tepkimeye sokulmasıyla, elektrokimyasal olarak temel metalin üzerinde ince bir tabaka oluşturmak için elektrik akımı ve kimyasal maddelerin kullanılmasıyla yapılır. Az miktarda pigmentin uygulanmasıyla diğer üç yöntemle önceden elde edilmiş bir rengin elde edildiği bazı durumları saymazsak mekanik yöntem ile hiç ilgilenmeyeceğiz.

Metal renklendirme çoğu zaman bir sanat olarak görülmüştür ve yapılan son analizlere göre bu doğrulanmıştır. Bir renk yaratmak için gereken formülün içeriğini ve bilimsel kontrolünü öğrenebilirsiniz, ama estetikliği sağlamak için çoğu bilgiyle alakalı olmayan kişisel deneyimlerinize, hislerinize ve kabiliyetinize başvurmanız gerekecektir. Bu sebeple önümüzdeki birkaç sayfada verilecek formülleri hazırlayıp, bunları ufak metal şeritler üzerinde denemek akıllıca olacaktır. Değişik şeyler deneyin ve nasıl sonuçlara varabildiğinize bakın, aşağıda anlatıldığı gibi bütün faktörlerin elde edilmesi mümkündür.

Metallerin renklendirmesi bir sanat olarak görülse de, bu konuda size temel prensipleri ve elde edilecek sonuçları anlamanızda çok yardımı olacak bazı temel gerçekler ya da eğer böyle adlandırmak isterseniz “kurallar” vardır. Şimdi size bu gerçekleri kısaca özetleyeceğim.

RENK OLUŞUMUNUN NEDENİ

Metalik veya metalik olmayan film ve kaplamalarda kullanılan renklerin oluşumu iki şeye bağlıdır. Bunlar SOĞURMA ve KARIŞMA’DIR.

Doğal (gün ışığı) veya yapay beyaz ışık çeşitli dalga uzunluklarındaki ışıkları (renk) içerir. Şüphesiz sık sık karşılaştığınız ya da bir yolla tecrübe ettiğiniz bir deneyde görüleceği gibi, aşağıdaki şekilde bir prizmadan geçirilen gün ışığı, kırılır veya kendisini oluşturan elementlere ayrılır; bu aşağıda verilen sıradaki, çeşitli renk şeritlerini içeren bir gökkuşağı oluşumuyla sonuçlanır: MENEKŞE RENGİ, ÇİVİT, MAVİ, YEŞİL, TURUNCU, KIRMIZI. Güneş ışığının yağmur damlalarından geçerek oluşturduğu böyle bir gökkuşağı teknik dilde “solar spektrum olarak adlandırılır.

Bir elektrik lambasından (tungsten flamanlı) çıkan ışık ta bir prizmadan geçirilerek kırıldığında bir spektrum verir, ama bu spektrum hiç menekşe rengi içermediği ve daha fazla sarı renk içerdiği için solar spektrumdan biraz farklıdır (renk şeritleri daha geniş veya daha dardır, ya da renklerin yoğunluğu daha çok ya da daha azdır.) Her türdeki ışık bu yöntemle kendini oluşturan elementlere ayrılabilir.

Beyaz ışık gerçekte üç ANA RENGİN birleşiminden oluşur: KIRMIZI YEŞİL ve MAVİ. Bu üç ana rengi değişik oranlarda karıştırarak “gökkuşağı”ndaki herhangi bir renk elde edilebilir. Bu tip karıştırmaya toplamsal karıştırma denir. Ama renk bilimi üç ana rengi karıştırmaktan daha karmaşıktır.

Mürekkep ve boyaları karıştırarak renk elde etmek için kullanılan bir başka işlem de çıkarımlı (sübtraktif) karıştırma olarak adlandırılır. Bu işlemde bir boya karışımı üzerine gelen ışığın bir kısmını soğurup diğer dalga boylarını yansıtır. Örneğin sarı bir duvar, üzerine gelen beyaz ışıktaki mavi rengi soğurur, daha sonra birleşip göze sarı olarak ulaşacak yeşil ve kırmızıyı yansıtır. Bunları göz önünde bulundurarak bir bakır parçasının neden kırmızımsı bir renkte olduğunu görelim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder